Recep Yazıcıoğlu: “Dibe Vuruşu, SİL BAŞTAN Dirilişe Döndürebiliriz”
2001
1. Elitist yaklaşım, halka rağmen halk için, toplum mühendisliği kendi antitezini; dayatmacı anlayış da yabancılaşmayı getirdi. Devletçi, merkezci, batıcı düşünce toplumu içine kapanmaya itti.
Toplumsal uzlaşma ve hizmet örgütü olması gereken devlet, kendi doğrularını halka dayattı. Tınaz Titiz(Türk siyasetçi), Batı’da ‘‘koşullanmama hakkı” diye temel haklardan sayılan bir kavramı Türkiye’ye taşıdı*. Koşullanmamın zihinsel taciz olduğunu söyledi. Koşullanma yalnız devlet için değil, cemaatler dahil, benzer oluşumlar için de geçerlidir.
Halkın gücü, potansiyeli yok farz edildi. Kimliksiz, yılgın, bezgin, küskün, yorgun, kompleksli insanlar türedi.
Yaşam ve tüketim biçimini kopyalama, tarihin engin ve zengin derinliklerinden gelen toplumu taklitçilik ve komplekse soktu.
Resmi ideolojiye bürünen dayatmacı anlayış iç ve dış düşman söylemini, güven bunalımını getirdi. Toplumsal barış yok oldu. Devletin milletle barıştırılması söylemi savaş varsayımına dayandı.
Yenilenme ve çağdaşlaşmanın biçimsel değişimden değil, bilgiden, teknikten ve bağlı olarak üretimden geçtiği anlaşılamadı. Türk modernleşmesi tarım sanayi boyutundan mahrum, tüketim modeli olarak algılandı. Islahat; ilmiye, seyfiye ve kalemiye’den öteye geçemedi.
Özgür olmayan toplumlar üretici, icatçı olamaz; kendini yenileyemez ve aşamaz. Dogmatik kafalar gelişmeyi engeller. Orta çağdaki İslam medeniyeti özgürlüğün eseridir. Aynı çağdaki Batı dünyasının vahşet tablosu dogmatizmin sonucudur. Yeni çağda işler tersine döndü.
Türkiye toplumsal uzlaşma ile oluşturacağı özgür ortamda, kendi potansiyelini geliştirerek, sahip olduğu değerlerle Batı medeniyetine büyük katkılar sağlayabilir. Yeter ki devlet engelleyici olmaktan çıksın, yobazlığın her türünden kurtulalım.
2. Problem çözmek yerine bunu üreten, çatışmacı, güdümlü, otoriter, oligarşik eksenden kurtulmak için yeni bir toplumsal sözleşme ile devleti ideolojiden arındırarak teknik devlette buluşmak gerekir. Dinsiz, mezhepsiz, ideolojisiz hakem devlet.
Halkı her kademede sisteme ortak eden, yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden ayırarak bu kuvvetleri dengeleyecek bir anayasa.
Sorunları çözmek devletin görevidir şeklindeki tekelci, ihaleci yaklaşım yerine, sorunları çözmek toplumun görevidir anlayışı.
Birey ve toplum objektif düşünememektedir, kendi
kalıp ve zincirlerine esir olmuştur, kendi doğrularına
tapmaktadır. “Bana Ne?” tavrı ile, depolitizasyon’a uygun yüksek sesle düşünmek yerine, söylenmeyi tercih
etmektedir. Pasif kitleler yönetime ağırlığını koyamamaktadır. ‘Herkes kurallara uysun, ben de uyayım’,
‘kimse çalmasın ben de çalmayayım’ hastalık haline
gelmiştir.
Bu virüslerden birey ve
toplumun kurtulması gerekir. Bu nedenle halk eğitimine ihtiyaç vardır.
3. Yasama, yürütme ve
yargı çatışmacı, merkezci,
seçkinci, tepeden inmeci,
gelenekçi anlayıştan dolayı işlevini yitirmiştir. Fiilen
kuvvetler birliğine dönüşmüştür. İtaat kültürü bu anlayışın tarlasını oluşturur. Biat etmek, her alanda kolaycı, beleşçi, miskin bir teslimiyet.
Mutlak doğrular şeklindeki eğitim ve yaşam biçimi
şüpheyi, dolayısıyla sorgulamayı ortadan kaldırmıştır.
Kendisini sorgulayamayan sadece sunulanla yetinen
insanlar mevcut sisteme teslim olmuştur. Kişi ve olaylardan kurtulup sistem ve fikir tartışmak gerekir.
Bunlar olmazsa sonuç mehdi, kurtarıcı ve ‘kurtar
bizi baba’ anlayışıdır.
4. Ekonomik krizin sebebi salt parasal değildir.
Topyekün bozuk düzenin eseridir. İdari, siyasi ve ekonomik çöküş ve iflas. Teşhis böyle konmadığı için çözüm de olmayacaktır. Bölük pörçük cımbızlama düzenlemeler kurcalamaktan öteye geçmez; günü kurtarır,
çöküşü erteler. Çözüm SİL BAŞTANdır.
Osmanlı aynı nedenle ve aynı şekilde çöktü. Dış
dayatmayla hazırlanan fermanlar sonuç vermedi. Ulustan bağımsız, dış dayatmayla hazırlanan, ulusal program Osmanlı’daki ilk iki fermandan niye farklı sonuçlar getirsin?
Çoğulcu, katılımcı bir anlayışla hazırlanan 8 adet 5
yıllık plan ve programı 40 yıldır uygulanamayan sistem
toplumsal destek ve dinamikten mahrum kalmıştır.
Halen yaşadığımız tarihimizin en büyük bunalımını tam anlamıyla algılarsak bu dibe vuruşu SİL BAŞTAN ’la dirilişe dönüştürebiliriz.
5. Maalesef yeni oluşumlar mehdi, baba, kurtarıcı
anlayışı ile ortaya çıkıyor. Program, proje, kadro anlayışı halen yok. Kişilere endeksli arayışlar, bugüne kadar olduğu gibi hayal kırıklığı getirecektir. İyi niyet yeterli değildir. Ülkemizde maalesef tek belirleyici sandık değildir. Çatışmayla başlayacak oluşumlar baştan
davayı kaybeder.
İdeolojiden arınmış teknik program ve proje ile kabul edilebilirlik yakalanabilir. Anayasa, idari yapılanma, seçim ve partiler yasası ve özgürlüklerle ilgili temel yasaları hazırlayıp bunları program halinde topluma sunan bağlayıcı bir program aynı zamanda bir referandum olacaktır. Düzeni ya değiştirirsin, ya düzen seni değiştirir. Değiştirmek için önce değişmek gerekir.
6. Kayıt dışı ekonomi, kara para siyaset dahil her şeyi finanse ederek kontrolüne alıyor. Prof. Osman
Altuğ’a göre Liberalizm sadece “serbest bırak” değildir. “Kontrol et” ayağı unutulmuştur. Hâmiline olan
ekonomi nâma yazılı hale
getirilmezse kara para ve kayıt dışı ekonomi gücünü
katlayarak devam eder.
------------------------------------------------------------------------------------------
Halkın gücü, potansiyeli yok farz edildi. Kimliksiz, yılgın, bezgin, küskün,
yorgun, kompleksli insanlar türedi.
------------------------------------------------------------------------------------------
7. Medya yukarıda söylenen merkezci, baskıcı, dayatmacı, çarpık, güdümlü anlayışın en önemli aracı olmuştur. Sermayeyle birleşen tekelci, seçkinci, şantajcı
bu yapı kırılmadıkça işimiz çok zordur. Yeniden yapılanma projesinde birçok araç ve yöntem ile basın bağımlılıktan kurtulabilir.
8. Tınaz Titiz, eğitim sistemindeki 3 temel yanlışı
vurguluyor:
- Mutlak doğrular üzerine(Resmi İdeoloji dahil) bina edilen bu sistem şüpheyi yok etmektedir. Netice üretici, sorgulayıcı, icat yapamayan bireylerden ibaret bir toplum ortaya çıkmaktadır.
- Tüm çocukları hırsız kabul eden gözetleyici bir imtihan sistemi.
- Ezbere dayanan eğitim.
Milli eğitime ayrılan payda 119 ülke arasında 105.
sırada olmak.
9. Türkiye eğer batı tarafından kuşatıldı ve durduruldu ise kaderci ve komplocu anlayışa teslim olduk
demektir. Kabahat yalnız durduranda değil aynı zamanda durandadır. Dış dayatma ile 3 ıslahat fermanı
hazırlayan ülkemiz, vesayetten kurtulup kendi ulusal
programını hazırlayabilirdi. Hep dış ve iç kurtarıcı
bekleyeceğine kendi gücünü harekete geçirebilirdi.
Kendini sorgulayan, kafasındaki saplantılardan
kurtulan, düşünen ve düşündüğünü haykıran bir sivil
toplum.
Ortak aklı yakalayan toplumsal dinamizm ve SİL
BAŞTAN.
Dipnotlar:
*Tınaz Titiz, Koşullanmama Hakkı..
http://tinaztitiz.com/2012/06/20/kosullanmama-hakki/Kaynak:
Recep Yazıcıoğlu, “Dibe Vuruşu, SİL BAŞTAN Dirilişe Döndürebiliriz” Umran, Haziran 2001, s. 69-70.
Düzenleme: Muhammet Negiz
0 yorum:
Yorum Gönder