Cevdet Akçalı: Rahmetli vali Yazıcıoğlu"nun anlatılmayan yönü
08 May 2011, Pazar
Onun aziz hatırasına
Denizli Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu hakkında basınımızda pek çok yazı yazıldı ve televizyonlarımızda birçok program yapıldı. Bu yazılanların tamamında, Yazıcıoğlu''nun kaybı ile ülkenin kıymetli bir evladının yitirdiği anlatıldı.
O bir vatanperverdi. Vatanperverliği anlayış ve ifade tarzı farklıydı. Her hareketinde, bunu bulmak bunu hissetmek mümkündü. Düzene karşı tutumu da farklıydı. Ancak bu farklılık bir isyan değil, olması gereken bir farklılıktı.
Bütün bunlar geride kalan dostlarının samimi duygularıydı. Ancak, dostları, onun hakkındaki hatıralarını anlatırken bir noktayı unuttular. Memlekete bu kadar hizmet eden kimsenin, yıllarca mahkemelerde, çeşitli ithamlarla süründürülmüş olması.
Düzendeki yanlışlık
Bir kimse hayattayken, suiistimal dahil, birçok iddia ile mahkemelere veriliyor, ölümünden sonra arkasından herkes ağlıyorsa, bu düzende bir yanlışlık var demektir. Ya bu kimsenin lehinde yazılanlar yanlıştır... Veya aleyhinde yapılan suçlamalar yanlış...
Yazıcıoğlu, hakkında açılan davaların tamamından beraat etmiştir. Ancak bu onun için sadece bir şans olmuştur. Zira, bunların birinden veya birkaçından mahkum da olabilirdi. Çünkü ülkemizde, hizmet edenle, onu kontrol eden insanların hizmet anlayışı farklıdır. İşte bu farklılık sebebiyledir ki, bir çok bürokrat, zan altında kalmıştır.
Konuya kuşbakışı olarak bakarsak, kamuoyunda yaygın bir kanaat vardır: Bürokratların her icraatında mutlaka bir suiistimal vardır. Gerçekte bunlardan sadece birkaç tanesi doğrudur. Oysa, bir kimsenin suç işlediği mahkeme kararınca tespit edilmedikçe, suçlu sayılamaz.
Kamuoyunda ve hatta medyamızda, herkesin suçlu olması esastır. Bazı dürüst insanlar varsa, bu bir istisnadır. İş yapanlarla, teftiş edenler olaya farklı şekilde bakarlar. İşte Türkiye''de ki bu iki bakış arasındaki çatışma, ülkemizin en büyük handikabıdır.
Bir müfettiş, bir belediye başkanı
Eski İçişleri Bakanı Ethem Menderes''e ait bir olay vardır. Bu olay ülkemizdeki bir yaranın tipik bir örneğidir. Ethem Menderes Aydın Belediye Başkanı olduğu sırada, bir mülkiye müfettişi onu teftiş etmiş ve icraatında 13 maddede yolsuzluk bularak hakkında dava açtırmıştır.
Ethem Menderes, yıllarca mahkemelere gittikten sonra beraat etmiş ve fakat bu olayı unutmamıştır. Bakan olduğu gün, kendisini teftiş eden müfettiş, kazalarımızdan birinde kaymakamdır. Bakanlığa başlar başlamaz, özel kalem müdürüne emir vererek kaymakamı Ankara''ya çağırtır.
Kaymakam da bakanla aralarında geçen olayı unutmadığı gibi onun da bunu unutmayacağını tahmin etmektedir. Emri alır almaz Ankara''ya hareket eder ve bakanlığa gider. Kendisinin mutlaka cezalandırılacağından emindir. Ethem Menderes kaymakama hoş geldin dedikten sonra sorar:
"Kaymakam bey, siz beni filan sene teftiş etmiştiniz, hatırladınız mı?"
"Evet sayın bakanım."
"Bu teftiş sonunda beni 13 maddeden mahkemeye verdiğinizi de hatırlıyor musunuz?"
"Evet sayın bakanım."
"Kaymakam bey size şunu söyleyeyim. O zaman ben belediye başkanı olarak yaptıklarımda haklıydım."
"......."
"Siz de müfettiş olarak beni mahkemeye sevk etmekte haklıydınız. Ne yapalım düzen böyle.
Sizi neden çağırdım biliyor musunuz, ben sizi vali yapmak istiyorum."
Tipik bir çarpıklık
İşte bu olay, Türkiye''de olan, çarpık bir gerçeğin ta kendisidir... Öyle bir düzen içindeyiz ki, hiçbir şey yapmamanın cezası yoktur. Çalışmanın cezası vardır.
Büyük suiistimallerin cezası yoktur. Küçük ve cesaretle yapılan hizmetler cezalandırılır.
Rahmetli Yazıcıoğlu''nun hizmetlerini övenler, onun niçin mahkemelerde süründürüldüğünün de hesabını sormalıdırlar. Rahmetli valinin kaybına hepimiz üzülüyoruz. Ancak asıl üzülmemiz gereken şey, o hayattayken, bu sistemin o faniye çektirdiği çileler olmalıdır.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/cevdetakcali/rahmetli-vali-yazicioglunun-anlatilmayan-yonu-27280
0 yorum:
Yorum Gönder