UNUTULMAYAN VALİ RECEP YAZICIOĞLU ARAŞTIRMALARI (1967-2003)

Ziyaretçi

"BAĞIŞ YAPARAK ARAŞTIRMALARA VE İÇERİĞE" DESTEK OLMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

22 Aralık 2020 Salı

Vali'nin Evrakları...


Vali'nin Evrakları...

Merhum Recep Yazıcıoğlu'nun görev yaptığı yıllara dair evrakların kayıt altında olduğunu düşünerek Valilik binasının girişinden ilk adımı attım... Birkaç hafta öncesinden yazmış olduğum dilekçe nedeniyle bir cevaplarının olduğunu tahmin ederken, güvenlik görevlilerinin Covid-19 tedbirleri kapsamında T.C. Kimlik Numara sorgusu sonrasında içeriye adımımı attım...

Valilik binasına girer girmez sağdaki ilk kapı "Açık Kapı" olarak belirlenmiş birime aitti ve gerçekten kapı açıktı... Salgın tedbirleri nedeniyle kapının önüne çekilen güvenlik şeritleri ve başka malzemelerden dolayı içeriye girmek mümkün olmasa da görevli kişinin yardımsever tavrı ile o engeller görünmez hale geliyordu...

-"Merhum Recep Yazıcıoğlu'nun görev yaptığı yıllara ait konuşmalar, yazışmalar vb. dokümanlara ihtiyacım var. Acaba hangi birim bu konuda yardımcı olabilir?"

Maske nedeniyle tekrar etmek zorunda kaldığım bu soruya verilen yanıt neticesinde üst kata giden merdivenlerden yavaş yavaş yukarıya doğru adımladım. Burada karşıma çıkan koridorun sonuna gitmemi tavsiye etmişti Açık Kapı birimindeki görevli... İstikamet; Yazı İşleri...

Yazı İşleri biriminin kapısını tıklatıp içeriye adım atınca, meramımı tekrar anlatıyorum... 

-"Merhum Recep Yazıcıoğlu'nun görev yaptığı yıllara ait konuşmalar, yazışmalar vb. dokümanlara ihtiyacım var. Bu konuda yardımcı olabilir misiniz?"

Yine yardımsever bir ses tonu ile başlayan konuşmadan anlaşıldığına göre 1990-2000 yılları arasına ait bahsettiğim türden bir evrak bu birimde bulunmuyor... Bir ihtimal var ise Basın birimine bakmakta yarar var...

Teşekkür edip çıkılan bu ikinci kapının tamamen ters istikametindeki yeni hedefe doğru adımlarken neredeyse 10 yıllık bir döneme dair bir kaydın olmadığı fikri ikna edici gelmiyor... Bu şekilde düşünerek ulaştığım birimde de güler yüzlü ve yardımcı olma isteğini yansıtan görevli, gönderdiğim e-postayı hatırladığını ifade ederken, kendilerinde bahsettiğim türden doküman olmadığı için yazımı Kültür Müdürlüğü'ne ilettiklerini ifade ediyor.

Belki bir ihtimal daha olabilir diyerek Müdür Bey'in odasını işaret ediyor. Belki Müdür Bey, farklı bir yanıt verebilir...

Bu ihtimale kıymet vererek kapısını çaldığım Müdür Bey de soruma olumsuz yanıt veriyor:

-"O döneme ait bahsettiğiniz türden elimizde bir kayıt yok..."

Teşekkür edip çıkılan bu odadan sonra anlaşılan, 10 yıllık bir döneme dair herhangi bir belgeye ulaşmanın mümkün olmadığı... "Söz uçar, yazı kalır" ifadelerinin aksine sözlerden etkilenip çıkılan yolda, yazıdan eser bulamadım...

Bununla birlikte aramaya devam... 




Share:

18 Aralık 2020 Cuma

“YAZMAYA DEĞİL YAPMAYA MEMUR OLAN” VALİ: RECEP YAZICIOĞLU | THE GOVERNOR “ENTRUSTED WITH THE TASK OF DOING NOT WRITING”: RECEP YAZICIOĞLU

 


“YAZMAYA DEĞİL YAPMAYA MEMUR OLAN” VALİ: RECEP YAZICIOĞLU  

 THE GOVERNOR “ENTRUSTED WITH THE TASK OF DOING NOT WRITING”: RECEP YAZICIOĞLU 


Ahmet Hamdi AYDIN* 

Sadegül ÖZCAN**


Özet

Recep Yazıcıoğlu, 35 yıllık memuriyet hayatına maiyet memuru olarak başlamış, pek çok ilçede kaymakamlık ve çeşitli illerde valilik görevini ifa etmiştir. 19.08.1991-02.10.1999 tarihleri arasında Erzincan Valiliği görevini yerine getiren Recep Yazıcıoğlu Türkiye tarihinin olduğu gibi, Erzincan tarihinin de en sıra dışı valisi olmuştur. Kendi ifadesi ile yazmaya değil yapmaya memur olmuştur. Yani halk ile iç içe ve iş bitirici olmuş, koltuk sevdalısı olmamış ve bürokrasi hastalığına yakalanmamıştır. Halka her şeyi devletten beklememeyi öğretmeye çalışan, katılımcılığı, adem-i merkeziyetçiliği savunan, doğru bildiğini çekinmeden söyleyebilen cesur ve aykırı bir kamu yöneticisi olmuştur. Recep Yazıcıoğlu’nun tüm bu nitelikleri Erzincan’da görev yaptığı sırada zirveye çıkmıştır. Erzincan’da pek çok önemli icraata imzasını atmıştır. Klasik kamu yöneticiliği profilini aşarak çok farklı ve özgün projeleri tamamlamıştır. 30 yıl boyunca yapılamayan Başpınar Köprüsü yapımı, Kemaliye ilçesindeki Taşyol yapımı, doğa sporlarına katkı sağlaması bunlardan bazılarıdır. Tüm bu projelerin uygulanmasıyla bizzat alakadar olmuş, her türlü katkıyı sağlamıştır. Bu nedenlerledir ki “yazan değil, yapan” olmuştur.

Bu çalışmada Erzincan tarihinde çok önemli bir yere sahip olan merhum vali Recep Yazıcıoğlu örneğinde bir valinin nasıl “yazmaya değil, yapmaya memur olduğu” tartışılmış ve bu konuda genelde kamu yöneticileri ve özelde valiler için öneriler geliştirilmiştir. Çalışma betimleyici bir çalışma olarak tasarlanmıştır ve literatür taraması metodu kullanılarak tamamlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Recep Yazıcıoğlu, Vali, Kamu Yönetimi, Erzincan


Abstract

Recep Yazıcıoğlu had started career life with 35 years as officer in attendance and fulfilled sub- governorship in a lot of districts and governorship in several provinces. Recep Yazıcıoğlu who performed Erzincan governorship between 19.08.1991-02.10.1999 had become most outstanding governor at Erzincan history as well as Turkey history. He had entrusted with the task of doing not writing with his statement. More clearly he had become intimate with public, go-getter, not fond with position and not bureaucracy advocator. He had advised to public not wanting everything from state . He was advocator for participation and decentralization, and brave and contrary public administrator by saying what he knows as truth. The all qualifications of Recep Yazıcıoğlu had peaked up as Erzincan governorship. He had realized a lot of activities in Erzincan. By surpassing profile of classical public administratorship, he had completed very different and original projects. Some of these projects are the construction of Başpınar bridge, Taşyol in Kemaliye district and contributions to outdoor sports. He was concerned with all these projects personally and provided all kinds of contribution. For this reason, he had become who does not writes.

In this study, it is discussed that how a governor entrust with task of doing not writing and some suggestions are developed for public administrators in general and for governors in special, in case of decedent governor Recep Yazıcıoğlu who has a very important place in Erzincan history. This study is designed as a descriptive study and completed by using literature review method.

Keywords: Recep Yazıcıoğlu, governor, public administration, Erzincan.

Giriş

Türk kamu yönetimde bürokratlar genellikle var olan sistem doğrultusunda hareket etmektedirler. İnisiyatif almaktan kaçınmakta, işi gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapmakta yani idare-i maslahatçı davranmaktadırlar. Bu duruma Türk kamu yönetiminin özelliklerinden olan merkeziyetçiliğin sebebiyet verdiği söylenebilir. Yani bürokratlar merkeziyetçilik dolayısıyla inisiyatif almaktan kaçınabilirler. Ancak zaman zaman bazı bürokratlar inisiyatif almaktan kaçınmaz, söylemleriyle ve eylemleriyle de bunu ortaya koyarlar. Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu bu duruma verilebilecek en iyi örneklerden biridir.

Recep Yazıcıoğlu yönetim anlayışıyla, yaptığı proje ve uygulamalarla, söylemleriyle, renkli, sıra dışı kişiliğiyle Türkiye tarihinde önemli bir yere sahip olmuştur. Görev yaptığı ilçe ve illerde yaptığı faaliyetlerle kimi zaman “Süper Vali”, kimi zaman da “IV. Murat” gibi isimlerle anılmıştır.

Yazıcıoğlu her gittiği yerde halkla iç içe olmuştur, kapısını vatandaşlarına her daim açık tutmuştur. Bununla birlikte vatandaşına her şeyi devletten beklememeyi, ellerini taşın altına koymalarını anlatmaya çalışmıştır. Yazıcıoğlu klasik bürokrat profilini aşan bir vali olmuştur. Bu yönüyle pek çok önemli icraata imzasını atmış, önemli projeler gerçekleştirmiş, yarım kalan projeleri de tamamlamıştır.

Yazıcıoğlu pek çok ilçe ve dört tane de ilde görev yapmıştır. En uzun süre görev yaptığı yer Erzincan ili olmuştur. Yazıcıoğlu görev yaptığı diğer illerde olduğu gibi Erzincan’da da pek çok önemli işler yapmış, bir türlü başlanamayan projelere başlamış ve yine başlanıp da yarım bırakılmış projeleri tamamlamıştır.

Bu çalışma sıra dışı ve Erzincan ili için önemli bir isim olan Vali Recep Yazıcıoğlu’nu, onun yönetim anlayışını, başta Erzincan ili olmak üzere diğer il ve ilçelerde yaptığı icraatları ele almaktadır.

Recep Yazıcıoğlu’nun Hayatı

Recep Yazıcıoğlu 2 Haziran 1948 tarihinde Trabzon’un Sürmene ilçesinin Yılmazlar Köyü’nde dünyaya gelmiştir. İlkokulu Yılmazlar Köyü Köprübaşı’nda okumuştur. Müftü olan babasının görevi nedeniyle Milas’a gitmek durumunda kalmıştır. Yükseköğrenimine Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde başlamıştır. Henüz okulu bitmeden dayısının kızı olan Meryem hanımla evlenmiştir. (www.kimkimdir.gen.tr, 22.02.2016; www.aksiyon.com.tr, 22.02.2016).

1968 yılında Aydın’da maiyet memuru olarak göreve başlamıştır. 1975 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda asteğmen olarak askerliğini yapmıştır. 1971-1984 yılları arasında sırasıyla Rize-Kalkandere, Adana-Bahçe, Van-Hamur, Çanakkale-Ayvacık, Hatay-Kırıkhan, Çorum-Alaca ve Bolu-Akçakoca’da kaymakamlık görevini icra etmiştir. 13 yıllık kaymakamlık görevi sırasında yaptığı işler sayesinde hükümetin dikkatini çeken Recep Yazıcıoğlu 1984 yılında vali olarak Tokat’a atanmıştır. Vali olarak atanmasında Recep Yazıcıoğlu’nun çok genç olması nedeniyle dönemin Başbakanı Turgut Özal ile Cumhurbaşkanı Kenan Evren arasında bir anlaşmazlık yaşanmış ancak sonuçta Recep Yazıcıoğlu’nun vali olarak atanmasını isteyen Başbakan Turgut Özal’ın isteği gerçekleşmiştir (listelist.com, 07.07.2016; www.aksiyon.com.tr, 22.02.2016).

Vali olarak atandığı ilk görev yeri Tokat’ta pek çok projeyi hayata geçirmiştir. Ardından 14 Ağustos 1989 tarihinde Aydın’a atanmıştır. Aydın’da iki yıl görev yaptıktan sonra 19 Ağustos 1991 tarihinde Erzincan valiliğine atanmıştır. Erzincan’da da pek çok faaliyet gerçekleştirmiş, yarım kalan ya da hiç başlanmayan işleri bitirmiştir. Erzincan’da 8 yıl çok etkin ve verimli bir şekilde çalışmasının ardından 26 Eylül 1999 tarihinde Merkez valiliğine getirilmiştir. Yazıcıoğlu 3,5 yıl merkez valiliği görevinden sonra Ocak 2003’te Denizli valiliğine atanmıştır. Denizli ili valinin son görev yeri olmuştur. Vali, 2 Eylül 2003 tarihinde Eskişehir-Ankara Yolu üzerinde Temelli Belediyesi yakınlarında trafik kazası geçirmiştir. Kazadan iki gün sonra bitkisel hayata giren vali 8 Eylül 2003 tarihinde hayata gözlerini kapatmıştır(Yıldız scholar.google.com.tr, 22.06.2016; www.kimkimdir.gen.tr, 22.02.2016).

Recep Yazıcıoğlu’nun Yönetim Anlayışı

Türkiye’de vali denilince akla gelen ilk isimlerden biridir Recep Yazıcıoğlu. Yazıcıoğlu söylemleri, faaliyetleri, projeleri ile adından söz ettiren hatta bu faaliyet ve söylemler nedeniyle çeşitli isimlerle anılan bir validir. Vali Yazıcıoğlu sisteme, bürokrasiye, klasik devlet anlayışına karşı yaptığı sert eleştirileri ile tanınan bir isim olmuştur (www.aksiyon.com.tr, 22.02.2016).

Türk kamu yönetimi katı bir hiyerarşiye sahiptir. Yöneticilik çoğu defa emir verme ile eşdeğer kabul edilmektedir. Aynı zamanda kırtasiyecilik de Türk kamu yönetiminde, daha doğru bir ifade ile bürokrasinin hakim olduğu yönetimlerde kendini çokça göstermektedir. Pek çok iş yazılı bir şekilde ifade edilmektedir. Amirlerin verdikleri emirler de bu şekildedir. Yazıcıoğlu klasik yöneticilik çizgisinden uzak bir vali olmuştur. Sadece emirler vermemiş yani sadece yazmakla, imzalar atmakla yetinmemiştir. Yapan olmuştur. Emri verip bir kenara çekilmemiş, verdiği emirlerin takipçisi olmuştur. Bununla birlikte bir sonraki başlıkta ifade edilecek olan projelerinde ve faaliyetlerinde bizzat yer almış, işlerin başında bulunmuş, yeri geldiğinde bir koordinatör, yönlendirici; yeri geldiğinde bir şantiye şefi olmuştur.

Recep Yazıcıoğlu “bürokrasi hastalığından” adeta nefret eden bir isim olmuştur. Her şeyin devletten beklenmemesi gerektiğinin farkında olan ve bunu faaliyete döken bir kişi olmuştur.

Yazıcıoğlu yanlışların bir kısmının düzeltilmesinin bir işe yaramayacağını hatta yanlışlarda da bir denge olduğunu ve yanlışın bir kısmının düzeltilmesinin dengenin bozulmasına sebep olacağı düşüncesindedir. Bu nedenledir ki ancak sil baştan yapmayla başarılı sonuçlar alınacağını belirtmektedir (www.kimkimdir.gen.tr, 22.02.2016)

Yazıcıoğlu bürokraside belli makamlara gelen kişilerin sanki 100-150 yıl orada kalacaklarını zannettiklerini ve faaliyetlerini bu minvalde yapmaya çalıştıklarını belirtmektedir. Bu kişilerin bürokrasi hastalığına yakalanarak yetkilerini merkezileştirdiklerini, taşrayı güçlendirmekten imtina ettiklerini belirtmektedir. Belli bir noktada bulunan kişilerin konumlarını kaybetmelerinin ardından ise faaliyetlerini yapmak için fırsat bulamadıklarını ifade ettiklerini ve bunun da trajikomik bir durum olduğunu belirtmektedir (www.kimkimdir.gen.tr, 22.02.2016).

Yazıcıoğlu vatandaşlarla sürekli iç içe olan, onların ihtiyaçlarını, sıkıntılarını, şikayetlerini dinleyen bir vali olmuştur. Ancak bununla beraber her şeyi devletten beklememelerini de öğütlemiştir. Ayrıca Yazıcıoğlu halkın bir kurtarıcı beklemekten vazgeçmesi gerektiği düşüncesindedir. Bunu “ kurtarıcı yoktur, halkın kendisi önce kendini kurtarmayı, kurtarıcılardan medet ummamayı öğrenmelidir.” sözleriyle açıkça ortaya koymaktadır (www.kimkimdir.gen.tr, 22.02.2016).

Yazıcıoğlu devletin kendisine vermiş olduğu imkânları kişisel çıkar ve işlerinde kullanmamıştır. Zaman zaman tebdil-i kıyafet çıkıp çeşitli denetimlerde bulunmuş, kurallara uyulup uyulmadığını bizzat kendisi takip etmiştir (listelist.com, 07.07.2016).

Yazıcıoğlu klasik bürokrat modelinden uzak bir yönetici olmuştur. İnisiyatif almaktan kaçınmamış, sistemi eleştirmekten geri durmamıştır. Recep Yazıcıoğlu’nun sisteme yönelik eleştirileri esas olarak iki temele dayanmaktadır. Bunlardan ilki yürütme organının yasama organı üyelerinden oluşması ve yürütmenin de dolaylı yoldan yargıyı denetlemesi nedeniyle Türkiye’de kuvvetler ayrılığının tam olarak uygulanamamasıdır. İkincisi ise aşırı merkeziyetçiliktir. Vali Yazıcıoğlu adem-i merkeziyetçiliği savunmuştur. Yerel sorunların merkeze taşınması yerine yerel karar vericiler tarafından çözülmesi gerektiğini belirtmiştir (Yıldız, scholar.google.com.tr, 22.06.2016). Tabi ki bunun sağlanabilmesi için merkezi otoritelerin bazı yetki ve görevlerinin yerel yönetimlere devredilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte siyasetçilerin yerel yöneticiler üzerinde baskı kurmamaları da önem arz eden bir diğer unsurdur.

Yazıcıoğlu sistemi sadece eleştirmemektedir. Eleştirdiği durumlara çözüm önerileri de sunmaktadır. Örneğin her şeyin devletten beklenmemesi gerektiğini ifade etmiş ve bu doğrultuda pek çok projeyi, faaliyeti devlet-millet işbirliği ile yapmıştır. Proje yapılacak yöredeki halkın maddi- manevi desteği ile devletten gelen maddi destek ve personel desteği birleştirilmiş ve projeler kısa sürede tamamlanmıştır.

Yazıcıoğlu’nun yönetsel eleştirilerinin yanında siyasal eleştirileri de söz konusu olmuştur. Bu eleştirileri ya da siyasete yönelik önerilerinin temelinde demokratikleşme, merkezi yönetimin yetki ve kaynaklarından bir kısmını yerel yönetimlere aktararak devleti minimize etme ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alma vardır (Yıldız, scholar.google.com.tr, 22.06.2016). Recep Yazıcıoğlu siyasal ve yönetsel konularda reform gerektiğini eleştirileriyle ortaya koymuş ve bu reformun, değişimin aşağıdan gelecek istekle olacağını belirtmiştir. Yazıcıoğlu bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Türkiye’yi değiştirmek için hükümetin emrinden daha çok şey gerekmektedir. Bir şeyleri değiştirme yetkisini halktan almalıyız. Türkiye’de değişimin anahtarı budur.” (Yıldız, scholar.google.com.tr, 22.06.2016 ).

Vali Yazıcıoğlu’na göre yönetim sisteminde vatandaşların ağırlığı söz konusu olmalıdır. Vatandaşların yönetimde ağırlığının var olabilmesi yerel yönetimlerin güçlendirilmesine bağlıdır. Yazıcıoğlu bu durumu şu sözleriyle ifade etmektedir: “Sorunları ancak ortaya çıktıkları yerde çözebiliriz. Bölgesel sorunlar yine ortaya çıktıkları bölgelerde tartışılmalı ve çözülmelidir. Merkezi hükümetin bu sürece karışma hakkı olmamalıdır. Türkiye’de yönetsel karar mekanizmaları çok merkezidir ve bu da demokrasinin kurulması ve vatandaşların kendi yaşamlarına yön vermesi konularında büyük bir engel oluşturmaktadır. Merkezi denetimi bölgesel denetimle değiştirmek değişimi başlatmak alanında ilk adım olacaktır.” (Yıldız, scholar.google.com.tr, 22.06.2016).

Yazıcıoğlu bir kamu yönetici olarak görüş ve düşüncelerini geniş halk kitlelerine ulaştırmak konusunda çok başarılı olmuştur. Bu başarısının arkasında yazılı ve görsel basını çok etkili bir şekilde kullanması vardır. Canı meyve istediğinde ağaçlara tırmanan, mayosunu giyerek bir yandan yüzen diğer yandan köy ziyaretleri yapan, yeri geldiğinde dağcılıkla ilgilenen, yeri geldiğinde yamaç paraşütü ya da rafting yapan bir vali basının dikkatini çekmiştir. Vali tüm bunları yaparken bir yandan da mesajlarını vermekten çekinmemiştir. Örneğin Erzincan ilinde valilik görevini icra ederken yamaç paraşütü, dağcılık sporlarıyla ilgilenerek PKK terörüne karşı psikolojik savaş verdiğini belirtmiştir (Yıldız, scholar.google.com.tr, 22.06.2016).

Recep Yazıcıoğlu 30 yılı aşkın kamu yöneticiliği görevi sürecinde her daim reform amaçlı bir yönetici olmuştur. Bu nedenle yönetimi eleştirmiş, çözüm önerileri getirmiş, konuşmuş, yazmış ve projeler üretmiştir. Yazıcıoğlu’nun ilk elden gördüğü ve eleştirdiği konular şöyle ifade edilebilir (Yıldız, scholar.google.com.tr, 22.06.2016):

 Tam bir kuvvetler ayrılığının olmaması,

 Aşırı merkezileşme,

 Yönetime politik etkiler,

 Tembellik ve beleşçilik kültürü,

 Yolsuzluk,

 Saydamlık eksikliği,

 Kayıt dışı ekonomi.

Yazıcıoğlu’nun eleştirdiği bu konulara çeşitli önerileri de söz konusudur. Yazıcıoğlu’nu diğer kamu yöneticilerinden ayıran başlıca özelliği belki de bu olmuştur. Sadece eleştirmemiş eleştirdiği konulara çözüm önerileri de sunmuştur. Vali’nin eleştirdiği konulara önerileri şöyle sıralanabilir:

 Kuvvetler ayrılığı

 Başkanlık sistemi

 Dar bölge esaslı seçimler

 Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi

 Politikacıların yönetime etkisinin azaltılması

 İnsanların haklarının aramasının geliştirilmesi

 Sivil toplumun geliştirilmesi


Recep Yazıcıoğlu’nun Proje ve Hizmetleri

Recep Yazıcıoğlu görev yaptığı her yerde çeşitli hizmetler sunmuş, çeşitli projeleri hayata geçiren bir vali olmuştur. Yazıcıoğlu ilk görevinden itibaren çalışmaya başlamıştır. Bununla birlikte kaymakamlık çalışmalarına müdahale etmeye çalışan yerel politikacılarla da çatışmaya başlamıştır.

Yazıcıoğlu’nun kaymakam olarak ilk görev yeri Rize Kalkandere eski adı ile Kanlıdere olmuştur. Yazıcıoğlu’nun Rize Kalkandere’ye gelmesinden önce orada bir yol açılmıştır. Ancak yol bir noktaya geldikten sonra durmuştur, tıkanmıştır. Vatandaşlar yolun açılmasına, yaylalardan geçirilmesine izin vermemiştir. Kaymakam Recep Yazıcıoğlu silah zoruyla o yolu açmıştır. Yazıcıoğlu iş makineleri ve yanında birkaç kişi ile yolun yapılacağı yere gitmiş, yol güzergâhı üzerindeki ağaç ve mısır tarlalarını kestirmeye başlamıştır. Bunu duyan vatandaşlar oraya toplanmış ve duruma itiraz etmişlerdir. Ancak Yazıcıoğlu itirazları dikkate almamış ve yolun tamamlanmasını sağlamıştır (www.aksiyon.com.tr, 22.02.2016). Sonrasında Yazıcıoğlu’nun tayini çıkmıştır. Tayin olduğu her yerde çok sayıda okul ve sağlık merkezi yapımına ön ayak olmuştur. Köy ve belediye birlikleri kurarak küçük imalathaneler, üretici kooperatifleri gibi toplumsal kalkınma projelerinin planlamasını ve uygulamasını yapmıştır. Vali Yazıcıoğlu gittiği her yerde çeşitli faaliyetler gerçekleştirmiştir. Ancak Tokat ve Erzincan illerinde yaptıkları örnek teşkil eden uygulamalar olmuştur. Yazıcıoğlu Tokat ilinde “Tokat Modeli” olarak adlandırılan bir uygulama gerçekleştirmiştir. Bu model Özel İdare aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Model yerel hizmetlerde ve merkezden planlanan hizmetlerde, devletin sınırlı kaynaklarına, yerel kaynakları katarak(halkın gönüllü katılımı), emanet yöntemiyle, büyük tasarruf sağlayan, yaygın, etkin ve süratli netice almaya dayanan bir modeldir. Dört yıl içerisinde ilde, ilgili bakanlıkların ödenekleri, özel idarenin gelir kaynakları ile beraber, torba bütçe şeklinde bir araya getirilmiş, özel idare aracılığı ile malzemeye tahvil edilerek, şehir merkezlerinde kaymakamların başkanlığında emanet komisyonlarına, köylerde de yine kaymakamlar aracılığı ile muhtarlara verilerek başta eğitim ve sağlık olmak üzere, bütün sektörleri kapsayan pilot bir uygulama gerçekleştirilmiştir (Yazıcıoğlu, 2000:74). Bu uygulama ile Tokat ilinde eğitimde bir devrim yapmıştır. Tokat ilinde “devlet-millet ele ele” sloganıyla okulsuz köy bırakmamıştır. Kısa sürede 3-4 bin yeni derslik yapmıştır. Yapılan okullarda tabiri caizse bir şantiye şefi gibi çalışmıştır.

Modelde ödenekler, özel idarenin imkânları ile birlikte hamur haline getirildiği için ödeneklerin ayrı ayrı olmasının, geç ya da erken tahsil edilmesinin ortaya çıkardığı sakıncalar ortadan kaldırılmıştır. Örneğin, Milli Eğitim ve Özel İdarenin imkanları ile alınan malzemeler sağlık evlerinin yatırımlarında kullanılmış, sonrasında yıl sonunda alınan sağlık evleri ödenekleri malzemeye tahvil edilmiş ve denge sağlanmıştır (Yazıcıoğlu, 2000:75). Bu modelde kaymakamlar da şantiye şefi gibi çalışmış, il özel idaresi de destek sağlamıştır. Bu durumda müteahhit karı ortadan kaldırılmış, malzemelerin toptan alınmasıyla kar sağlanmış, taşeronların da yaptığı indirimlerle hem şehir merkezinde hem köylerde ciddi tasarruflar sağlanmıştır. Vali Yazıcıoğlu’nun Tokat ilinde yaptıkları bunlarla sınırlı kalmamıştır. Tüm bunlarla birlikte kola içilmesi yerine süt içilmesini tavsiye etmiştir. Kepek ekmeği yenilmesini önermiştir. Resmi dairelerde belli saatler ve belli yerler dışında sigara, çay ve kahve içilmesini yasaklamıştır. Kahvehanelerde kâğıt ve okey oynanmasını yasaklamıştır. İçkili yerlerde de belirli bir miktar içki dışında içki içilmesini yasaklamıştır. Bu nedenledir ki kendisine “Dördüncü Murat” lakabı verilmiştir.

Yazıcıoğlu’nun büyük işler başardığı illerden bir diğeri Erzincan olmuştur. Erzincan’a geldiğinde vali ilk iş olarak bütün ilçe ve köyleri gezmiştir. Buralardaki ihtiyaçları tespit etmiştir. Ancak Vali Yazıcıoğlu göreve başladıktan kısa süre sonra 13 Mart 1992 tarihinde Erzincan Depremi olmuştur. Sayın Yazıcıoğlu günlerce valilik binasında sabahlamıştır. Her daim birlikte olduğu halkla elini taşın altına koymuş ve şehri yeniden ayağa kaldırmışlardır. 5 Temmuz 1993 tarihi geldiğinde Vali Yazıcıoğlu tekrar üzücü bir haber almıştır. Kemaliye ilçesi Başbağlar Köyü’nde 33 kişi öldürülmüştür. Böyle üzücü bir olayın Başbağlar Köyü’nde yaşanmasının ya da bu olayda Başbağların hedef seçilmesinin sebebi şehirle olan bağlantısının kesik olmasıdır. Şehirle olan bağlantı bir köprü ile sağlanmaktadır. Ancak Keban Barajı’nın yapılmasıyla birlikte bu köprü sular altında kalmış ve ulaşım sınırlanmıştır. Bu katliamın yaşanmasıyla birlikte Yazıcıoğlu hayatımın projesi dediği işe girişmiştir. Bu proje köprüdür (listelist.com, 07.07.2016).

Erzincan ili Kemaliye ilçesine bağlı Başpınar Köyü ve çevresindeki köylerin ilçe ile bağlantısı sağlayan ulaşım yolu köprüdür. Burada 1954 yılında bir köprü yapımına başlanmış ve köprü 1957 yılında bitirilmiştir. Vatandaşlar bu köprünün yapılmasıyla birlikte ciddi anlamda rahatlamışlardır ve ulaşım sorunları büyük ölçüde giderilmiştir. Ancak 1966 yılına gelindiğinde Keban Barajı’nın yapılması gündeme gelmiştir. Keban Barajı’nın yapılması Başpınar Köprüsü’nün sular altında kalacağı anlamına gelmektedir. Baraj su tutmaya başlamış ve 23 köyün ilçe ile bağlantısını sağlayan köprü sular altında kalmıştır. Köprünün baraj sularına gömülmesi ile birlikte köylerin ilçe ile irtibatları tamamen kesilmiştir. Bunun üzerine bir kayık yaptırılmış ve belirli bir süre bu kayıkla ulaşım sağlanmıştır. Sonrasında feribotla ulaşım sağlanmaya devam edilmiştir. Feribotlarla ve zor şartlarda ulaşım sağlamaya çalışan köylülerin, suların çekildiği vakitlerde ulaşım imkânları tamamen ortadan kalkmıştır. Yöre halkı köylerinde mahsur kalmışlardır.

Köprünün sular altında kalmasının ardından köylüler ve ilçe sakinleri yıllarca ulaşım sorununu ilgili makamlara anlatmışlardır. O kadar ki ortaya bavullar dolusu evrak ve belge çıkmıştır. Ancak bir çözüm bulunamamıştır. 1970 yılına gelindiğinde Keban Barajı Koordinasyon Kurulu toplanmış ve köprü yapılmasına karar vermiştir. Karar doğrultusunda köprü yapımında DSİ ve Karayolları görevlendirilmiştir. 1971 yılında protokol imzalanıp köprü için bütçe ayrılmıştır. Ancak 12 Mart Muhtırası ile köprünün yapımına ilişkin karar iptal edilmiş, köprü yapılmasına gerek olmadığı kararı çıkmıştır. Vatandaşlar köprünün yapılmasına yönelik yeniden çalışmalara başlamışlardır. Yetkililerle görüşmüşlerdir ve köprünün devlet tarafından ancak bağlantı yollarının vatandaşlar tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Vatandaşlar taahhüt ettikleri gibi yolu yapmışlardır ancak köprü yapılmamıştır. Halbuki Devlet Su İşleri ve Karayolları Genel Müdürlüğü su altında kalan köprülerin yapımını önceden taahhüt etmiştir. Ancak sonrasında proje ekonomik bulunmamış ve taahhüt yerine getirilmemiştir. Köprü açıklığı merkezi idare tarafından ölçülmüş ve 300 metre hesaplanmıştır. Yüksek bir maliyet hesaplanıp köprü sorunu çözülmekten vazgeçilmiştir.

Yıllarca vatandaşlar çözüm için çabalamışlardır ancak çabaları 1993 yılına kadar çözümsüz kalmıştır. 1993 yılında Vali Recep Yazıcıoğlu problemin çözümü için harekete geçmiştir.

1993 yılında İl Özel İdaresi’nin öncülüğünde bir proje hazırlanmıştır. Projeye Devlet Planlama Teşkilatı, Doğuyu Destekleme Programı, yöre halkı ve Özel İdare tarafından 5’er milyar liralık yani toplamda 20 milyar liralık finansal destek sağlanmıştır. Vadi içindeki dağ patlatılacak, dolguyla birlikte köprü açıklığı 60 metreye düşürülecek ve proje 1995 yılında tamamlanacaktır. Köprüyle ilgili çalışmalar devam ederken birtakım aksaklıklar, terör saldırıları söz konusu olmuştur. Bu nedenlerle köprü 1997 yılında açılmıştır. Köprü büyük bir coşkuyla hizmete sunulmuştur (Yazıcıoğlu,2000:149-150). Yazıcıoğlu’nun Erzincan’da hayata geçirdiği tek proje köprü değildir elbette, bununla birlikte uzun yıllardır yapımı beklenen Taşyol’da hayata geçirdiği bir diğer büyük iştir.

Taşyol da köprü yapımında kullanılan yöntem ile hayata geçirilmiştir. Yolun ilk açılma çalışmaları 1949 yılında kazma ve kürek gibi ilkel araçlarla başlatılmış, ancak başarılı olunamamıştır. Projenin yapımına devlet ve vatandaş işbirliği ile 1993 yılında yeniden başlanmıştır. Yol derin kayalık bir vadi içinde tamamen bu kayalıkların oyulması ile yapılmıştır. Proje ile Kemaliye ilçesinin Fırat vadisini izleyerek en kısa yoldan Ankara ve İstanbul’a ulaşımının sağlanması amaçlanmış ve yol 220 km. kısalmıştır. Ayrıca 7 köyün ilçe merkezi ile ulaşımı sağlanmıştır. Taşyol projesi tamamlanarak Karanlık Kanyon ile Divriği-Kemaliye ve Harput güzergahı turizme açılmıştır (www.erzincan.gov.tr, 25,07,2016).

Vali Yazıcıoğlu yukarıda ifade edilen projeleri yanında doğa sporlarına da ilgili olan ve doğa sporlarını geliştirmek adına çalışmalar yapan bir kamu yöneticisi olmuştur. Yeri geldiğinde yamaç paraşütü yapmış, yeri geldiğinde rafting yapmıştır. Başbağlar Katliamı ile anılan Erzincan İlinin adını ve çehresini yaptığı sporlarla değiştirmeye çalışmıştır. Şehrin adının terörle değil sporla anılabilmesi için sık sık demeçler vermiştir. Demeçlerinde “Apo, gel beraber rafting yapalım.” dediği olmuştur (www.aksiyon.com.tr, 22.02.2016).

Sonuç

Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu Türkiye tarihinde adından çokça söz ettiren bir bürokrat olmuştur. Yaptığı icraatlar, faaliyetler, gerçekleştirdiği projeler ve söylemleri ile Türk kamu yönetiminin pek de alışkın olmadığı bir yönetici profili çizmiştir. Klasik bürokrat çizgisinden uzak olmuştur. İnisiyatif almış, sistemi eleştirmiş, eleştirdiği konularda öneriler geliştirmiş, pek çok spor dalıyla ilgilenmiş, bunu yaparken çeşitli mesajlar vermiş, basını en etkili şekilde kullanmıştır. Görev yaptığı tüm il ve ilçelerde çeşitli projeler hayata geçirmiş, çeşitli faaliyetler gerçekleştirmiştir. Bunları yaparken sadece emir vermemiş, ya bizzat işin içinde bulunmuş, çalışmıştır ya da işin takipçisi olmuştur. Yani yazan değil yapan olmuştur. Görev yaptığı ve önemli projeleri hayata geçirdiği görev yerlerinden biri de Erzincan ili olmuştur.

Erzincan’da Başpınar Köprüsü gibi vatandaşlar için hayati önem arz eden bir köprüyü “devlet-millet el ele” gibi çok önemli bir anlayışla yapmıştır. Aynı şekilde başlanılıp yarım bırakılan ve yine çok önemli olan Taşyol’u yine köprü yapımındaki gibi bir anlayışla tamamlamıştır. Bunların yanında pek çok faaliyet ve icraatı da söz konusu olmuştur. Tıpkı görev yaptığı diğer yerler gibi Erzincan’dan da iz bırakarak ayrılmıştır.

Yazıcıoğlu’nu Prof. Dr. İlber Ortaylı şu şekilde kaleme almıştır ve Vali’yi çok güzel özetlemiştir: “Vali Yazıcıoğlu özgün ve özgür bir Anadolu çocuğuydu. Vali olmanın ötesinde kişiliğiyle ve yaptıklarıyla insanların dikkatini daha çok çekti. Ankara’ya geldiği zamanlar, onu mutlaka dersime davet ederdim. Sınıfa bütün Siyasal Bilgiler Fakültesi doluşurdu. Belli ki mesleğinin model kişisiydi. Kaymakam ve Vali Recep çok çalışırdı. Tembel ve işe yaramaz adamımız çok olduğu için Recep Yazıcıoğlu dokunulmazlık kazanmıştı. Vali konuşmaktan ve anlatmaktan yorulmazdı. Yazmaya da hiç üşenmezdi. Dahası var, insanları keskin zekası ve hırçın Karadeniz üslubuyla ikna etmeye de doymazdı. Gittiği vilayetlerde, yerel halkın en ilginç kişiliklerinden oluşan bir çevresi vardı. Vali ulaşılmaz adam değildi; elverir ki, saçmalamadan, yalan söylemeden, çalıp çırpmadan yanına gelin. Genç yaşında vali oldu. Çalıştı, merkezle de didişti, çevreyle de… Erzincan köylerine gittiğimizde halk valiyi karşılamak için arabanın önüne yığılır. Vali Recep ele avuca sığmaz, çoktan baraj gölüne dalmıştır, onları sudan selamlar. Şimdi dağın tepesindeki bir köydeyken, biraz sonra yamaç paraşütü ile ovadaki köyde biter.” (Ortaylı, 2011:172, blogspot.com.tr, 22.02.2016).

Kaynakça

http://www.erzincan.gov.tr/ilcelerimiz/kemaliye/, 25.07.2016

http://1isinasli.blogspot.com.tr/2013/03/vali-recep-yazicioğlu-kimdir.html, 22.02.2016.

http://listelist.com/recep-yazicioğlu/, 22.02.2016.

http://www.milliyet.com.tr/recep-yazicioglu/?PAGE=6, 21.07.2016

http://www.baspinarkoyu.com/kopru.htm,22.02.2016

http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=2925, 22.02.2016.

http://recepyazicioglu.com/recep-yazicioğlunun-yaptirdigi-kopru-ve-hikayesi/4582786, 22.02.2016.

http://www.aksiyon.com.tr/nursel-dilek/efsane-valinin-bilinmeyen-oykusu_523081, 22.02.2016.

http://www.gezi-yorum.net/erzincan-kemaliye/, 21.07.2016.

Yazıcıoğlu, R.(1992). “Yönetim Sistemimizin Yeniden Düzenlenmesi(I)”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 1, Sayı 2, ss. 15-26.

Yazıcıoğlu, R.(1992). “Yönetim Sistemimizin Yeniden Düzenlenmesi(II)”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 1, Sayı 3, ss. 7-24.

Yazıcıoğlu, R. (2000). “Bu Sistem Değişmeli”, Birey Yayıncılık, 6. Baskı, İstanbul, 191s.

Yıldız, Mete (2005), “Kamu Yönetimi Reformu ve Kamu Yöneticisi Davranışı: Recep Yazıcıoğlu Örneği”, Mülkiye, Cilt 29, Sayı 249, s. 97-120.


* Prof.Dr.,Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Türkiye, ahaydin@ksu.edu.tr

** Arş.Gör., Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Türkiye, sadegulozcanksu@gmail.com


Kaynak:

ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU (28 Eylül-1 Ekim 2016) Cilt 2

Share:

Erzincan Valisi Sayın Ali Arslantaş, Merhum Recep Yazıcıoğlu’nun Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle Mesaj Yayımladı

 



Erzincan Valisi Sayın Ali Arslantaş, Merhum Recep Yazıcıoğlu’nun Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle Mesaj Yayımladı


Erzincan Valiliği İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden yapılan açıklamada; Erzincan Valisi Sayın Ali Arslantaş, Merhum Recep Yazıcıoğlu’nun Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle Mesaj Yayımlamıştır. Vali Arslantaş mesajında şu görüşlere yer vermiştir:

“1991-1999 yılları arasında şehrimizde vali olarak görev yapmış olan merhum Recep Yazıcıoğlu’nu ölümünün 16. yıl dönümünde rahmetle yâd ediyorum.

Ömrünü aziz milletimizin hizmetine adamış olan merhum Valimiz, vatandaşlarımızın istek ve sorunlarıyla yakından ilgilenmiş, görev yaptığı tüm illere yeni ufuklar kazandırmış, bu illerimizin kalkınmasına ve gelişmesine yönelik büyük hizmetlerde bulunmuştur.

Recep Yazıcıoğlu, Erzincan’ın da her yönden kalkınması ve gelişmesi için büyük gayret sarf etmiş, özellikle 13 Mart 1992 tarihinde meydana gelen depremin ilimizde oluşturduğu büyük yıkımın ve hemşehrilerimiz üzerinde oluşturduğu olumsuzluğun çok kısa sürede giderilmesini ve şehrimizin yeniden ayağa kaldırılmasını sağlamıştır.

Recep Yazıcıoğlu’nu vefatının 16. yıl dönümünde rahmet ve saygıyla anıyorum.” 

demiştir.

 Not:
2020 yılı itibariyle Erzincan'da görev değişikliği olmuş ve yeni vali, Sn. Mehmet Makas olmuştur. Sn. Makas, İstanbul ili Zeytinburnu ilçesi Kaymakamı iken 09.06.2020 tarihli ve 2020/274 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Erzincan Valisi olarak atanarak, 18.06.2020 tarihinde görevine başladı. 

 Kaynak:
http://www.erzincan.gov.tr/erzincan-valisi-sayin-ali-arslantas-merhum-recep-yazicioglunun-olum-yildonumu-munasebetiyle-mesaj-yayimladi

Share:

11 Aralık 2020 Cuma

Vali'nin Eşi...


Vali'nin Eşi 

Salgın dönemi nedeniyle mesai saatlerinin değişmesi, kütüphanede işi olan araştırmacıların biraz daha seri hareket etmesini gerektiriyor ister-istemez...  Saat 10:00 ile 16:00 arası olarak belirlenen mesai süresince, o günün planlanan araştırma ya da çalışmasını tamamlamamanın tatlı bir telaşı vardır...

Tozlu raflarda en az 20 yılını doldurmuş olan kitapları karıştırırken bir kütüphane personeli gelir yanına... Neyi araştırdığımı merak etmektedir... Her şeyin yazıldığını düşünmektedir Vali hakkında... Kütüphanede bulunan bu eski şeyler arasında yeni ne çıkabilir ki?..

Bu vakte kadar bulunmayı bekleyen yeni bir yazı, çizi, fotoğraf olabilir diyorum... Yeni bir bir kelime bile bu uğraşa değer... 

Dediklerimden pek ikna olmasa da susar ve işine döner kütüphane personeli.. Kolaylıklar diler...

Aradan birkaç gün geçmiştir ve aynı personel yine merakla yaklaşır... Bana söylemesinin yararlı olup olmayacağını bilmese de aklına takıldığını ifade ederek başlar anlatmaya:

-Ben de görmüştüm Vali'yi... Eşi ile köydeki evimize ziyarete gelmişlerdi. Aslında komşumuz davet etmiş köy evlerini göstermek için...

Eşi ile birlikte gelmişlerdi ama kendilerine eşlik eden kişiler arasından hangisinin eşi olduğunu bilemedim. Mütevazı ve  gösterişten uzak bir insandı... Allah selamet versin...

İçlerinde en gösterişli olan Vali'nin eşidir diye tahmin edecek olsam da öyle değilmiş... Sade bir kıyafetle gelmişti ve bizimle beraber kara tencereden hiç yüksünmeden yemek yedi... Allah selamet versin...

Yaptığın çalışmaya bir katkısı olur mu bilmem ama şu çocuğa söyleyeyim diye aklıma takılmıştı...

Teşekkür ettim anlattıkları için... Elbette yararı olacaktır Vali ve eşine dair her şahitliğin... Tarihe not düşmek için...

"Yine" dedi... "Bir gün havada uçarak üstümüzden geçip giden birisini görmüştüm... Paraşütle... 'Bu Vali' demişlerdi... Şaşırmıştım ama Vali olup olmadığını bilmiyorum..."

"Muhtemelen Vali"dir dedim gülümseyerek... "Biraz önce incelediğim bir karikatürde Vali, sizin tarif ettiğiniz gibi semalardan süzülürken, bir taraftan da 'Erzincan'ın sorunlarından bir süre kurtulduğu'ndan bahsediyordu..."

Vali'nin görevde olduğu dönemlerde samimi olduğu isimlerle görüşmemi tavsiye etti ve aklına gelen isimleri ve nerede bulunduklarını anlatmaya başladı. Hemen masanın üzerindeki kaleme uzanırken bir taraftan da bana söylenenleri aklımda tutmaya çalışıyordum... 

Notumu aldım ama arşivdeki işim bittikten sonra kütüphane görevlisi ile bir daha konuşmak için parmağıma bir düğüm attım... 

Muhammet Negiz

Share:

7 Aralık 2020 Pazartesi

Recep Yazıcıoğlu ve Bir Dolandırıcılık İddiası

 

Recep Yazıcıoğlu ve Bir Dolandırıcılık İddiası

22 Ocak 2018, Pazartesi

1998 yılında Erzincan eski Valisi merhum Recep Yazıcıoğlu’nu, Erzincan Havacılık Taşımacılık ve Turizm A.Ş (Erhat) isimli şirkete Rus yapımı Yak 40 tipi uçak satışı sırasında dolandırdığı iddia edilen Ahmet Rasim Durak hakkında yeni bir iddia daha ortaya atıldı. 

İran vatandaşı Abbas Amini, 4 adet Boeing 737-400 uçağı satma vaadiyle 6 milyon dolarını aldığı iddiasıyla Ahmet Rasim Durak isimli aracıdan şikayetçi oldu.

1998 yılında Erzincan eski Valisi merhum Recep Yazıcıoğlu’nu, Erzincan Havacılık Taşımacılık ve Turizm A.Ş (Erhat) isimli şirkete Rus yapımı Yak 40 tipi uçak satışı sırasında dolandırdığı iddia edilen Ahmet Rasim Durak hakkında yeni bir iddia daha ortaya atıldı. İranlı Abbas Amini, Durak’ın kendisini uçak getirme vaadiyle 6 milyon dolar dolandırdığını iddia etti.

(...)

Kaynak:

Havacılık sektöründe 6 milyon dolarlık vurgun!
https://www.airporthaber.com/havacilik-haberleri/havacilik-sektorunde-6-milyon-dolarlik-vurgun.html
Share:

Bizim memleket..


Bizim memleket..

06.02.2019

Vardır bizim şehrinde, özel şahsiyetleri,
Şöyle kalem tutayım, kaydolsun özetleri,
Koyalım kenara ki, olacak özlemleri,
Bizim memleketinde, vardı nice renkleri.

Her devirde vardı, renkli renkli simalar,
Emekleri biline, daim kaim kalalar,
Hepimiz tarafından, saygı sevgi bulalar,
Bizim memleketinde, çoktur özel renkleri.

(...)

Çok valiler gördük biz, bizde vali bey tektir,
Recep Yazıcıoğlu da, hepsine tek örnektir,
Vali beyden gördük biz, o bizde bir devlettir,
Bizim memleketinde, nice renkleri vardır.

(...)

Kaynak:
Ali Kılıç, Bizim Memleket,
https://www.nehaber24.com/bizim-memleket-makale,290.html
Share:

Recep Yazıcıoğlu: “O gün neler olduysa bugün de aynı şeyler oluyor. Demek ki tarih tekerrür ediyor."



Recep Yazıcıoğlu: “O gün neler olduysa bugün de aynı şeyler oluyor. Demek ki tarih tekerrür ediyor."

02 Ağustos 2012

1939 depremi sonrasında Depremi anlatan, o günlerin sıkıntılarını sosyal hayatını, problemlerini bizlere taşıyan yine hatıralardır. Bunların en önemlileri şüphesiz ki yeni Erzincan’ın kuruluşuna önemli katkılar yapmış dönemin valisi Dr. Sükuti, Tükel‘dir. Dr. Sükuti Tükel Deprem sonrasında gerek Merkezi Hükumet ile, Gerekse vatandaşlarla karşılaştığı problemleri, yapılan çalışmaları birer birer not ederek hazırladığı kitabına taşımış böylece Erzincan’a önemli bir katkı sağlamış bulunmaktadır. 

13 Mart 1992 Tarihinde meydana gelen depremden sonra Dr. Sükuti Tükel’in Yazdığı “Yeni Erzincan Nasıl Kuruldu ve Niçin Bitirilemedi” adlı kitabı zamanın valisi Merhum Recep Yazıcıoğlu’na vermiştim O da okuduktan sonra kitabı iade etmiş ve şöyle demişti:

“O gün neler olduysa bugün de aynı şeyler oluyor. Demek ki tarih tekerrür ediyor."

 Tarihin tekerrür edip etmediğini anlamak, hataları asgariye indirmek, yaşananlardan ders almak için önemlidir. 

Kaynak:
Halil İbrahim ÖZDEMİR, Şehre Tanıklık Edenler, 
http://www.dogugazetesi.com/sehre-taniklik-edenler-makale,11.html
Share:

TBMM'DE RECEP YAZICIOĞLU

 

TBMM'DE RECEP YAZICIOĞLU

Meclis tutanaklarında merhum Recep Yazıcıoğlu'nun görüşlerine atıf yapılan görüşmelerden bir tanesi istifadenize sunulmuştur.

***

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

122’nci Birleşim

25 Haziran 2008 Çarşamba
***

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 248 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben iki konu üzerinde mütalaa yapmak istiyorum: Bir tanesi yerel yönetimlerin tarihsel gelişimi, ikincisi de kaynak problemleri. Biraz önce Değerli Hüseyin Bey de ifade ettiler, cumhuriyetten yaklaşık altmış yıl önce, 1860’lı yıllarda, İstanbul Hükûmeti zamanında “ademimerkeziyet” diye tabir etmiş olduğumuz, yetkiler İstanbul’da mı kullanılsın yoksa Anadolu’ya mı verelim noktasındaki tartışmaları hep biliyoruz. Bu süreç yaklaşık altmış yıllık bir süreçle, zaman dilimi içerisinde tartışıldı ve 1921 Anayasası’yla beraber hizmete taalluk eden, hizmetle ilgili yetkilerin Anadolu’ya bırakılmasının daha doğru olacağı istikametinde bir görüş ortaya çıktı. Rahmetli Recep Yazıcıoğlu –biliyorsunuz, valimiz- “Ben 1921 yılının özel idaresi şartlarını, yetkilerini, imkânlarını istiyorum, onu verin başka bir şey istemiyorum.” diye bu konuyu çok zaman Türkiye'nin gündemine taşıdı. Zannediyorum yavaş yavaş -rahmetlinin kemikleri sızlamayacak- adım adım, hizmete taalluk eden -tekrar altını çiziyorum- yetkileri Anadolu’ya vermek istikametinde Hükûmetimiz tarafından ciddi adımlar atılıyor.

Kaynak:
https://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil2/bas/b122m.htm
Share:

TBMM'DE RECEP YAZICIOĞLU



TBMM'DE RECEP YAZICIOĞLU

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

59 uncu Birleşim

27 Şubat 2004 Cuma

Meclis tutanaklarında merhum Recep Yazıcıoğlu'nun görüşlerine atıf yapılan görüşmelerden bir tanesini istifadenize sunulmuştur. 


TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına, maddeyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, gerçekten çok önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu, şahsen benim otuzbeş yıllık rüyamdır, Türk Milletinin elli yıllık bir beklentisidir. Takdir edersiniz, benim, oniki yıl kaymakamlık yapmış, on yıl valilik yapmış bir kardeşiniz olarak, bu tasarıyla ilgili, devletin çalışmasıyla ilgili, devletin düzeniyle ilgili bir hayli birikimim var ve bir o kadar da, gayet tabiî, sitemim var.

Sayın milletvekilleri, "cümlenin maksudu bir, amma, rivayet muhtelif" diyor eskiler. Gerçekten, hepimiz aslında devletin hantal yapısından şikâyetçiyiz, ceberut anlayışından şikâyetçiyiz, verimsiz olmasından şikâyetçiyiz; kısaca, devletin tıkandığından şikâyetçiyiz. Bunun aşılması için yıllardan beri ülkemizde çok önemli çalışmalar yapıldı. Ben 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdiğimde bizim önümüze "MEHTAP" adında bir proje konuldu ve bunu uzun bir süre ders olarak, âdeta, okuduk. MEHTAP'ın kısaca özeti... Devletin aşırı derecede merkezîleşmiş olmasından dolayı, hantal yapısının çözümüne ilişkin birtakım projeleri içeren Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi adıyla 1962 yılında hazırlanan bir proje üzerinde yıllarca Türkiye konuştu. Daha sonra 1991 yılında KAYA Projesi düzenlendi. Bu konuda, yeri gelmişken, kendisini rahmetle anıyorum; rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu, âdeta, ömrünü, hantal devlet yapısının iyileştirilmesine ve bürokrasinin azaltılması yoluna sarf etmiştir. 3 eseri vardır. Kitabının birisi "Bu Sistem Değişmeli" adını taşıyor. Bir küçük paragraf okuyacağım: "Bizde ise, merkezî idare ile mahallî idareler arasında görev ve kaynak bölüşümü yapılmamıştır. Her hizmet, tüm ayrıntılarıyla merkezden yürütülmektedir. Türkiye'nin bütün meseleleri, en ince ayrıntısına kadar taşradan Başkente taşınmakta ve tekrar geriye götürülmektedir."

Yine aynı kitaptan: "Değil vatandaş, vali, belediye başkanı ve milletvekillerinin mesailerinin büyük bir bölümü iş takibiyle geçmektedir. Sistem, merkezde kilitlenmiştir. Yöneticilerle beraber vatandaş da dert küpüdür. Muhatap, bekçi, kapıcı ve sekreterdir" diye devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, yıllar içerisinde taşrada ve merkezde, sözünü ettiğim, gerçekten disiplini çok aşan, devletin bürokratik gelişmesini ağırlaştıran ve devleti, âdeta, iş görmez hale getiren birçok -maalesef- girişimler de oldu. Bu raporların gerektirdiği çözüm yolları konusunda, zaman zaman, bazı küçük adımlar atıldı; fakat, maalesef, şimdiye kadar böylesine ciddî bir adım atılamadı. Bu raporların gerektirdiği ve bu konudaki sıkıntıların çözümüne önemli ölçüde bir katkı sağlayacak bu tasarıyı hükümetimizin getirmiş olmasından dolayı, bu hükümete nasip olmasından dolayı, ben de, gerçekten, yetkililere teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki idarî yapı, taşrada, bölge müdürlükleri yoluyla önemli ölçüde bozuldu. Türkiye'de "bölge müdürlükleri" adıyla, yıllar içerisinde bir moda başlatıldı ve şurada, listede sizlere göstereceğim 37 adet bölge müdürlüğü kuruldu. Bunların birkaç tanesini sayıp devam edeceğim: Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı Bölge Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Bölge Müdürlüğü, Dış Ticaret Müsteşarlığı Bölge Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri Bölge Müdürlüğü, Tapu-Sicil Kadastro Bölge Müdürlüğü, Türk Standartları Enstitüsü Bölge Müdürlüğü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbulut, toparlar mısınız.

Buyurun.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Daha yeni başlamıştım Başkanım...

BAŞKAN - Süre 5 dakika Sayın Akbulut; bitti.

HALUK KOÇ (Samsun) - Grup adına konuşsaydınız Sayın Valim.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu bölge müdürlüklerinin kurulmasının nedeni, maalesef, devletin kaymakamından, valisinden denetim yetkisini kaçırmak, devleti, doğrudan doğruya bakana bağlı olan birtakım kuruluşları il idaresi yapısının dışına çıkarmaktı. Bu tasarı, önemli ölçüde bölge müdürlüklerinin tasfiye edilmesini, dolayısıyla, vali ve kaymakama daha fazla yetki vererek, devletin bir disiplin altına alınmasını amaçlıyor. Dolayısıyla, bana göre, üniter yapıyı bozmak değil, devletin, Bakanlar Kurulunun tayin etmiş olduğu, devletin ve hükümetin temsilcisi olan vali ve kaymakama daha fazla yetki vererek, görev vererek, üniter yapıyı daha fazla güçlendiriyor, devletin iki yakasının daha fazla bir araya getirilmesini, toparlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla, bu konuya dikkatinizi önemle çekmek istiyorum. Halkımıza, valimize, kaymakamımıza, mahallî idarelerimize, belediyelerimize güvenelim diyorum; çünkü, güvenmekle, taşraya yetki devretmekle demokrasinin daha da güçleneceği kanaatini taşıyorum.

Tasarıyla ilgili birtakım haksız eleştiriler var, haklı eleştiriler de var. Çok daha mükemmel hale getirilebilir; ama, bugünkü şartlarda bana göre yapılabilecek olanların en iyisidir, en güzelidir. Bu tasarı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde liberal demokrat yörüngede atılmış en önemli adımlardan birisidir. Özgürlükçü, halkçı, devlet-millet ilişkisini doğru yönde etkileyecek bir tasarıdır.

Tasarının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını dilemeden önce, bir vatandaşımızın -yüzlerce vatandaşımızdan böyle mektuplar alıyorum- mektubunun bir cümlesini okuyup sözlerime son vereceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Bir cümlesini okuyup, bitireceğim Sayın Başkan...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Valim konuşsun efendim, faydalanıyoruz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbulut.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - "Televizyondan Kamu Yönetimi Tasarısı için mücadelenizi takdirle izliyoruz. Bu yasayı, yirmisekiz yıllık hizmeti olan birisi olarak, hantal bürokrasi ve yoğun devlet işlerinden kurtuluş çaresi olarak görüyorum. Bu yasa, Türkiye'nin rüştünü ispat yasası olacaktır. 2 000 000 memura bu fırsat tanınmalı, bu millete güvenilmelidir" diye, Zonguldak'tan bir vatandaşımız böyle bir mektup yazmış.

Hepinize teşekkür ediyorum; sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)




KAYNAK:

https://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil2/bas/b059m.htm
Share:

Recep Yazıcıoğlu'nun Erzincan Valiliği süresince şehre katkıları

 

Özet
Recep Yazıcıoğlu Erzincan'ın en başarılı ve tanınan valilerinden biridir. 1980 ve 1990'lı yıllarda Erzincan'da valilik görevini sürdüren Yazıcıoğlu, Erzincan ilinin ekonomik ve sosyal alanlarda kalkınabilmesi için birçok çalışma yürütmüş, ve bu çalışmalar büyük başarılarla sonuçlanarak Türkiye'de oldukça ses getirmiştir. Karakteristik özellikleri, siyasi tutumu ve mesleğindeki yenilikçi yaklaşımlarıyla eşi benzeri görülmemiş bir vali olan Recep Yazıcıoğlu, Erzincan'ı yalnızca kalkındırmamış, aynı zamanda Erzincan ilinde yaşanan sorunları da özveri ve azimle çözebilmiştir. Erzincan valisi olarak görevini sürdürdüğü sırada Yazıcıoğlu şehrin en önemli ulaşım güzergâhlarından biri olan Kemaliye Başpınar Köprüsü'nün yeniden inşasında etkin bir şekilde rol almıştır. Karşısına çıkan tüm engellere rağmen Erzincan ili için çalışmayı sürdüren Recep Yazıcıoğlu, aynı zamanda Erzincan turizminin kalkındırılması adına önemli çalışmalarda bulunmuş ve şehrin tarihi ve doğal güzelliklerini ön plana çıkararak turistlerin ilgisini çekmeyi başarabilmiştir. Yazıcıoğlu'nun eşsiz ve başarılı bir yerel yönetim figürü olmasında kendisinin halka daima yakın olması ve eşitlikçi bir tutum benimsemesinin kayda değer bir önemi bulunmaktadır. Valilik kariyeri boyunca getirdiği birçok yenilik ve elde ettiği birçok başarı sebebiyle "Süper Vali" adıyla anılmaya başlayan Yazıcıoğlu, geçirdiği bir trafik kazası sonucunda hayatını ani bir şekilde kaybetmesinden sonra dahi gelecek valilere örnek olarak gösterilmeye devam etmiştir.
 
Recep Yazıcıoğlu is one of the most successful governors of Erzincan province. When Yazıcıoğlu continued his mission as the governor of Erzincan province in the 1980s and 1990s, he conducted a great number of studies in order to strengthen the economic and social development of this province. Then, his studies were resulted with a remarkable success and make a tremendous impact in Turkey. Furthermore, Recep Yazıcıoğlu did not only work for transforming Erzincan into a better province, but he also solved the critical problems in this province with dedication and perseverance. While he was serving as the governor of Erzincan, Yazıcıoğlu played an active role in the reconstruction of Kemaliye Başpınar Bridge, which is one of the most significant transportation routes of the city. Furthermore, as a governor who ambitiously worked for Erzincan province despite all the obstacles that he was faced with, Recep Yazıcıoğlu also conducted important studies for the development of Erzincan tourism, and he could attract the attention of tourists by highlighting the historical and natural beauties of the city successfully. Yazıcıoğlu's sincere and egalitarian attitude towards the residents of Erzincan is one of the main reasons for his remarkable success. Thanks to his characteristic features, he could become a unique and successful local government figure. Due to his succession, he was regarded as a "Super Governor", and although he died in a sudden traffic accident in 2003, he continued to be a remarkable leading figure for future governors.


*Yazar(lar):
Kayapınar, Özgenur
Arslan, Elif
Koçak, Batuhan Safa
Pınar, Çağan
Ergovan, İzmir
Tarih
2020
Yayıncı
Bilkent University
Koleksiyonlar
Share:

RECEP YAZICIOĞLU / ERZİNCAN ESKİ VALİSİ: "Devlete değil, sisteme kılıç çekmek"

RECEP YAZICIOĞLU / ERZİNCAN ESKİ VALİSİ: "Devlete değil, sisteme kılıç çekmek"



Erzincan'ın eski Valisi Recep Yazıcıoğlu ile gerçekleştirilen söyleşide bilinen tarzı ve sohbetiyle "rant dağıtan devlet kurumu" ve basının deyimi ile "kılıç çektiği" sistemi konuştuk.

"Türkiye'de söylenmemiş söz kalmadı ve zaten sosyal bilimlerde de yeni sözler söyleyeceğim diye ortaya çıkmak da olası değildir. O halde devletin en üstündeki, yani zirvesindeki insanlar bile artık çok sivri. şimdi biz sivri dilimizden gidici olduk. Bakalım onlar o sivri dilleri yüzünden ne zaman gidici olacaklar. Sayın Cumhurbaşkanımızın T.B.M.M'de gerçekleştirdiği son konuşma da oldukça ilginçti. Orada, "devlet artık rant dağıtan bir kurum olmaktan çıkmalıdır" diyor. Bu büyük ve ciddi bir laftır. Mesut Yılmaz'ın "devlet değişmeli" çıkışı da ilginçtir

. "Depremden sonra iki gün devleti suçlamanın faydası olmaz" dedi herkesin devlete sahip çıkmasını istedi. Ama aradan 50 gün geçti şimdi tenzih ediyor. "Devletin bütün kurumlarını ortaya koymalı devleti tartmalıyız. Tüm devlet sorunlarını masaya yatırıp delik deşik edelim." şimdi bundan daha sivri laf olur mu bilmiyorum. Ben şimdiye kadar hep "devlet" demekten kaçındım, hep "sistem" dedim. Biz sistem dedikçe bu, devlete eleştiri şeklinde yansıdı. Bir ara basında "devlete kılıç çeken vali" olarak nitelendirildim. Evet sisteme kılıç çektim ama, devlete değil. Herkes her şeyi söylüyor ama, bir türlü söyleneni yapma konusunda idare oluşmuyor. En güzel laflar, en güzel programlar devletin belgelerinde, yıllık programlarında var. Teklifler, tespitler, çözümler, öneriler yani her şey var. Fakat bu konularda bir arpa boyu yol alınamıyor. 

Acaba neden? 

Peki bunlar neden yapılmaz? 

Biz '80'li yıllarda göreve başladığımızda yerelleşme ve adem-i merkeziyetle ilgili zaman zaman çıkışlarımız oluyordu. O zaman bizim en yakın arkadaşlarımız bile "ya bunlar aykırı fikirler" diye tenkit ediliyordu. Sonra olaylar öyle bir hale geldi ki, bu konuda bir konsensüs oluştu. Öyle bir zaman oldu ki iktidarı, muhalefeti herkes yerelleşmeyi savunur hale geldi. "Neden arpa boyu yol alınamadı." diye sormak lazım. Madem fikirler ortak, bence önemli olan hayati konu, budur. Mademki ittifak var.

şimdi sormak lazım bugün bu beyanları veren insanlar, yıllardır bu memlekette sorumluluk yüklendiler. şimdi mi bu noktaya gelindi. Sayın Cumhurbaşkanı Demirel, uzun zamandır tekrar eder "hantal devlet, ülke başkentten yönetilemez" Harika! Peki o zaman bu hantal devlet neden teknik devlete dönüşemiyor. Niye servis veren hizmet örgütüne dönüşmüyor. Neden demokratik devlet olmuyor, ki bütün bunların anlamı budur. Bence sorumluluğa katılma yönetime katılmadan daha önemlidir. Ben şahsen Türkiye'de kuvvetler birliğinin büyük bir sorun olduğunu, bunun diktatörlük getirdiğini yani, padişahlık döneminde bile olmayan yetkileri getirdiğini söylüyorum. Çünkü çözüm olarak söylediğimiz şeylere, o itiraz ediyor. Yasama yürütmeyi gasp etmiştir ve bu teknik bir tabirdir. Burada bir eşkıyalıktan bahsedilmiyor. Yasama, yürütme, yargı iç içe girmiştir, Böyle olunca da sorumlu bulamıyorsunuz.

Çözüm önermek kimsenin tekelinde, patentinde değildir. Başkanlık sistemiyle bakanlıklardan kurtulmak gerekmektedir. Çünkü Türkiye'de sistemin çürümesi siyasi makam olan bakanlıklarla başlıyor. Bürokrasideki çürüme, herc-ü merç, aşırı politize olma, siyasallaşma, tüm bu yağcılık ve balcılık vaziyetleri ondan kaynaklanıyor."

RECEP YAZICIOĞLU: "CHALLENGING THE SYSTEM, NOT THE STATE"

We had a conversation with Recep YAZICIOĞLU, Erzincan's former governor, and in his characteristic style he told us about "the state which solely functions to the benefit of the rentiers" and "the system against which he drew a sword".

"Nothing unspoken is left in Turkey. I was one of those who bore the consequences of a sharp tongue, and now I notice that even top level politicians started to put emphasis on critical subjects. Our President made an interesting speech at the Parliament and said that "the State should no longer function as an institution which serves rentiers of the country". Likewise, Mesut YILMAZ said that the State should undergo a change, and all of its problems should be throughly scrutinized. Although I refrained from using the word "State" up to now, and used the word "system", I was defined as "a governor who drew a sword against the State". Yes, I did draw a sword against the system, but not against the State. Everyone expresses everything, most people share the same opinions, but somehow nothing is done about it. The best of plans exist in the State's annual programs". Suggestions, solutions, resolutions; they are all present, but still nothing changes. Why can't the State become democraticş In my opinion, sharing the responsibility is more important than participating in the management. Legislation, execution and jurisdiction are intermingled. Hence, the responsible authority becomes unclear. In my opinion, ministries should be eliminated through the establishment of the presidential system. Decay of bureaucracy, confusion, toadying, in short deterioration of the system begins there.

Kaynak:
TÜGİAD ELEGANS MAGAZİN - http://www.elegans.com.tr/arsiv/48/html/recep.html
Share:

1 Aralık 2020 Salı

Prof. Altuğ: Merhum Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu ile birlikte önemli çalışmalar yaptık

Prof. Altuğ: Merhum Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu ile birlikte önemli çalışmalar yaptık

14.02.2007

Prof. Altuğ: Merhum Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu ile birlikte önemli çalışmalar yaptık. Hep çözüm üretmeye çalıştık. Siyasetin finansmanını halkın yapmasını istedik. Çünkü para veren insan hesap sorar. Bizim hedefimiz her ilde 1000 kişi idi. Bunlar her ay 100 lira verecekti. Ancak bazı illerde bir kişi bile bulamadık. 

TGRT HABER TV'de canlı olarak yayınlanan "Çerçeve'den Yansımalar" programında Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Fuat Bol ile Yazarımız İsmail Kapan'ın bu haftaki konuğu, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Altuğ oldu. Prof. Altuğ, Türkiye'nin ekonomik yapısı ve kayıt dışı ekonominin ele alındığı programda, Bol ile Kapan'ın sorularını cevaplandırdı.

(...)

1980 öncesi ile sonrasının mukayese edilmesinin çok fazla önemi olmadığını belirten Prof. Altuğ şunları söyledi: 

"24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları"nın bazı maddeleri serbest müteşebbisin önündeki birçok engeli kaldırdı. Ancak bunları kaldırınca yeni mekanizmalar uygulamaya geçirilemedi. Bizim geçmişte ortaya koyduğumuz ve halen emekleme aşamasında olan bir MERNİS Projesi vardı. Bu mekanizmaya göre; 

1- Vergi, gelir üzerinden alınmalı. Gider üzerinden vergi alınması zulümdür. Herkes gelir vergisi mükellefi olmalıdır. Beşikten mezara kadar herkes buna tabi olacaktır. Merhum Adnan Kahveci ve Recep Yazıcıoğlu ile birlikte önemli çalışmalar yaptık. Hep çözüm üretmeye çalıştık. Siyasetin finansmanını halkın yapmasını istedik. Çünkü para veren insan hesap sorar. Bizim hedefimiz her ilde 1000 kişi idi. Bunlar her ay 100 lira verecekti. Ancak bazı illerde bir kişi bile bulamadık. 

2- Herkesin masrafı belli ölçüde vergi matrahından düşülmeli. Ekonomi kayıt dışı olduğu için bazen kanunların hiç birisini çalıştıramıyorsunuz. Kocaman bina yapılıyor, ama kayıt dışı olduğu için halen arsa gözüküyor. 

3- Büyük kupürlü para basılmamalı. Hamiline yazılı düzenden nama yazılı düzene geçilmeli. Yani en büyük para 1 birim olmalı. Ödeme zorluğu olmalı. Dolayısıyla ben 100 YTL'lik banknotlar için iktidara sitem ettim. Bunlar yapılınca adil bir vergi alma sistemi uygulanacak. Bu serbest pazar ekonomisinin gereğidir. Böylece kayıtlı ekonomiye de geçilecektir. Bu konu 1995’te yapılan AB Gümrük Birliği Anlaşmasında da taahhüt edilmiş bir konudur. 

4- AB normlarına uygun kambiyo ve döviz sitemlerine geçilmesidir. Herkes Türk parası ile alışveriş yapmalı. Tabii bu arada sahte paraya da dikkat edilmeli. ABD bu sistemi kurmuştur. 50 bin kişinin çalıştığı sistemde bütün ABD'liler vergi mükellefidir. Sistem bu şekilde kontrol edilmektedir. Bir kişi hiç bir harcama yapmıyorsa takip edilir. Yani her şey kayıt altındadır. Batılı bunu yaptıysa bunu biz de yapabiliriz.

Kaynak:
Haksız rekabet bitmeli, https://www.turkiyegazetesi.com.tr/haber/318846.aspx
Share:

Vali Bey Birgün...



Vali Bey Birgün...

 22.05.1999

Nasrettin Hoca hikayelerinden sonra şimdi de Vali hikayeleri moda. Artık Erzincan'da sohbetler ‘‘Vali Bey birgün’’ cümlesiyle başlıyor. Kent halkı birbirlerine Vali Yazıcıoğlu ile ilgili hikayeler anlatıyor. Tabii bire bin katarak. İşte ‘‘Vali Bey bir gün.’’ diye başlayan ilginç hikayelerden birkaç tanesi...

Vali Bey bir gün, Sansa Boğazı'nda rafting yapıyormuş. Su çok şiddetli olduğu için botu alabora olan Vali Bey aşağı düşmüş. Vali Bey'in bottan düşerek ölüm tehlikesi atlattığı yerin adı, 'Valibatıran' olarak kalmış. Aynı şekilde zamanın 3. Ordu Komutanı Orgeneral Necati Özgen Paşa'nın bottan düştüğü yere de 'Paşabatıran' adını takmış Erzincanlılar.

Vali Bey bir gün, yamaç paraşütü yapıyormuş. Şiddetli bir rüzgar, Vali Bey'i alıp götürmüş. Korumaları, hayatından endişe ettikleri Vali Bey'i, saatlerce sonra, dağın yamacındaki köylülerin tahsis ettiği eşeğin üzerinde bulmuşlar.

Spordan sosyal meselelere kadar her şeyle ilgilenen Vali Bey bir gün, bir 'Çöpçatan servisi' oluşturmuş. Erzincan'da yaşayan ve çeşitli nedenlerle evlenemeyen insanları biraraya getirerek yuva kurmalarını hedefleyen bu servis, evlilik umuduyla civar kentlerden Erzincan'a yüzlerce erkek akın edince kapatılmış.

Vali Bey birgün, Erzincan'da görev yapan bütün devlet birimlerin üst düzey yetkililerini ve Valilik çalışanlarını halka örnek olmaları için, haftanın üç günü spor yapmayı zorunlu kılmış. Pazartesi, çarşamba ve cuma akşamları saat 18.00'de başlayıp 20.00'ye kadar süren bu zorunlu çalışmaya, ilk zamanlar herkes itaat edilmiş. Ancak bu görevde sıkılmaya başlayan bir çok kamu çalışanı, son zamanlarda, doktor raporu getirerek, kaytarmaya başlamışlar. Vali Bey'in halen titizlikle uyduğu bu programa katılanların sayısı, artık 3-5'i geçmiyormuş.

Vali Bey bir gün, bütün kahvehanelerde kitaplık kurulmasını zorunlu kılmış. Bu kuralı da bizzat kahve kahve dolaşarak uygulatmış.

Erzincanlılar, Kemaliye ilçesini çok seven ve sık sık Keban'a giderek su kayağı yapan Vali Bey'e, 'Kemaliye'nin Valisi' adını takmışlar.


Karım beni yatağa almıyor

Evlenebilmek için yapmadığını bırakmadı Osman dede. Gençliğini ve dinamizmini ispat edebilmek için televizyon kameraları önünde kilometrelerce koştu. Metrelerce yükseklikteki ağaçlara tırmandı. Muradına erebilmek için valinin kapısın çalmaktan bile çekinmedi. Çalıştı çabaladı, Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun da yardımıyla sonunda muradına erdi. Erdi ermesine ama, bu evliliğe ancak 17 ay dayanabildi. Vali yardımıyla evlendi ya yine vali yardımıyla boşanmak istiyor. Valinin kapısın çaldı ve ‘‘Bu kadın beni yatağa almıyor sayın valim, sen beni önce bu kadından kurtar sonra da yeniden evlendir’’ dedi.

Artvin'in Yusufeli ilçesinde oturan 76 yaşındaki Osman Okumuş, eşinin zamansız ölümüyle dul kaldı. Uzun süre kendisine yeni bir hayat arkadaşı arayan Osman dede amacına nail olabilmek için yapmadığını bırakmadı. Abartılı evlilik isteği nedeniyle gazete ve televizyonlara haber konusu oldu. Sonunda 56 yaşındaki Erzincanlı Naime Hanım'la ikinci kez dünya evine girdi. Ama evlilik istediği gibi gitmedi. Hayatının ikinci baharı çabuk noktalandı. Yeni eşiyle şiddetli geçimsizlik yaşamaya başladı. Osman dede geçen hafta Erzincan'ın Sansa mevkiinde yapılan rafting yarışmalarına gelerek, kendisine evlenmesi konusunda yardımcı olan Vali Yazıcıoğlu'na ‘‘Evlenmem için büyük yardımlarda bulundunuz şimdi de boşanmam için yardım edin. Mutsuzum. Hanımım benim yatağıma dahi gelmiyor. Beni bu kadından ayırın ve yeniden evlendirin’’ diye dert yandı.

Vali, Osman dedeye rafting sporunu öğrenmesi halinde evlendirmek için yardımcı olabileceğini söyledi. Yazıcıoğlu ‘‘Rafting yap, Fırat'ı yen, seni yeniden evlendireyim’’ dedi. Osman dede şimdilerde harıl harıl rafting yapmaya çalışıyormuş. Osman Dede'nin memleketi olan Artvin Yusufeli benim de baba memleketim olduğu için bu insanları çok iyi bilirim. Kafalarına koyduklarını mutlaka yaparlar. Bu yüzden de eminim eğer Osman dede rafting kazasına kurban gitmezse Fırat'ı yener ve ikinci kez evlenir.

Kaynak:
https://www.hurriyet.com.tr/
Share:

27 Kasım 2020 Cuma

Mehmet AYDIN: Tüttürük



Mehmet AYDIN: Tüttürük

16 Nisan 2014, Çarşamba

Köyün 40 yıllık muhtarı vefat etmiş.

Ahali Tüttürüğü muhtar yapmaya karar vermiş.

Tüttürük, köylünün alay ettiği, aklen malul birisiymiş.

Demişler ki;

“Seni muhtar yapacağız.”

O da bir şartı olduğunu, aksi halde muhtarlığı kabul etmeyeceğini söylemiş.

“Şartın nedir?” demişler.

“Köyden biri öldüğünde, beni onunla beş dakika yalnız bırakacaksınız.”

Kabul etmişler ve Tüttürük muhtar olmuş.

Tüttürük, dediği gibi ölenlerle bir süre konuşuyormuş.

Fakat köylülere de bir merak sarmış, “Acaba ölülerle ne konuşuyor” diye.

Bunu öğrenmek için içlerinden biri ölü taklidi yapıp uzanmış.

Tüttürük gelip kulağına;

“Senden önce gidenlere de ki, Tüttürük muhtar oldu. Onlar anlar…”

Merhum Valimiz Recep Yazıcıoğlu, bu fıkrayı Aydın Marangozlar Odası’nın 2001 yılında, yani 13 yıl önce düzenlediği konferansta anlatmış ve eklemişti;

“Şimdi Tüttürük muhtar olduysa, biz Tüttürükle yatıp, Tüttürükle kalkıyoruz. Peki Tüttürüğü muhtar yapan kim? Onlar nerde? Sevgili halkımız nerde? Yok efendim mecbur kaldık da falan.. Yok öyle bir şey. Hiç kimse mecbur değildir kardeşim. Öyle bir şey yok. Tüttürüğü muhtar yapanlar, Tüttürüğe katlanacaklar! Bitti!.. Olay budur…”

Adam, Aydın’ın bugünkü gündemini, 13 yıl öncesinden özetlemişti.

Nur içinde yatsın…

Kaynak:
http://www.aydindenge.com.tr/yazi/mehmet-aydin/16/04/2014/tutturuk


Share:

Dr. Selma Yazıcıoğlu Özcan: "Ağabeyim yaşasaydı birlikte siyaset yapacaktık"


Dr. Selma Yazıcıoğlu Özcan:
"Ağabeyim yaşasaydı birlikte siyaset yapacaktık"

31 Mart 2015, Salı 18:41

“Süper Vali’ lakabıyla tanınan, görev yaptığı illerde halkla samimi iletişim kurarak çözüm odaklı yaklaşımları ve mevcut sisteme muhalif yönleriyle adından sıkça söz ettiren Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu ile eski devlet bakanlarından Mustafa Sait Yazıcıoğlu’nun kız kardeşi ve Sökelilerin ‘Doktor Teyze’ olarak tanıdığı Dr. Selma Yazıcıoğlu Özcan’a, Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda Recep ağabeyinin “Çok çalış, halka faydalı hizmetler üret ve okulunu başarıyla bitir. İleride seninle birlikte siyaset yapacağız” sözlerinin üzerinden uzun yıllar geçti.

Ağabeyi Recep Yazıcıoğlu’nu 2 Eylül 2003'te Eskişehir-Ankara Yolu üzerindeki Temelli Belediyesi yakınlarında geçirdiği trafik kazasının ardından 6 gün sonra kaybeden Dr. Selma Yazıcıoğlu Özcan, her ne kadar siyaseti ağabeyi Recep Yazıcıoğlu ile birlikte yapamamaktan ötürü biraz buruk da olsa ‘Yeni Türkiye Yolunda AK Parti’ ile 25. Dönem AK Parti Milletvekili Aday Adayı olarak siyaset yapma kararı almasının gerekçesini, aile genlerinde saklı olan halka hizmet aşkına bağladı.

Dr. Selma Yazıcıoğlu Özcan ile çocukluğundan, ağabeyi Recep Yazıcıoğlu ile hayattayken sürdürdüğü aile ilişkilerine, mesleki kariyerinden Aydın ve Söke’nin kanayan yaralarına yönelik çözümcül yaklaşımlarını ve projeleriyle özel hayatını kapsayan samimi bir söyleşi gerçekleştirdik. Özcan, Söke Devlet Hastanesi Baş Hekimi olarak sürdürdüğü görevinden istifa ettikten sonra bugünlerde çiçeği burnunda bir siyasetçi olarak tanımsız bir heyecan içinde olduğunu bahsetti bize.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Trabzon Sürmene'li rahmetli müftü Mustafa Yazıcıoğlu'nun Milas'da görevli bulunduğu 1958 yılında, ailenin dördüncü evladı olarak dünyaya geldim. İlk ve orta eğitimimi, babamın 1964 yılında atandığı Söke'de bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp fakültesinde tıp tahsilimi tamamladıktan sonra aynı üniversitede çocuk hastalıkları ihtisası yaptım ve 1986 yılında baba ocağı Söke'ye döndüm. AK Parti Söke kurucu ilçe başkanı ve son dönem il genel meclisi üyesi Kenan Özcan ile 1981 yılında evlendim. Eğitimlerini yurtdışında tamamlamış bilgisayar mühendisi bir oğlum, iki torunum ve siyaset bilimci bir kız evladım var. Uzun yıllar Söke’de çocuk hastalıkları uzmanı ve başhekim yardımcısı olarak çalıştım. Yakın ilçeler olması nedeniyle Didim’den, Kuşadası’ndan ve Germencik’ten gelen binlerce çocuğun doktor teyzesi oldum. İki yıl Kuşadası Devlet Hastanesinde başhekimlik yaptım. İyi izlenimler bıraktığımı düşünüyorum. Son iki yıldır da Söke Devlet Hastanesinin başhekimliğini yapıyorum. Ailem Söke’nin tanınmış ve saygı duyulan bir ailesi. Rahmetli babam Mustafa Yazıcıoğlu uzun yıllar ilçe müftülüğü yaptı. Rahmetli büyük ağabeyim Vali Recep Yazıcıoğlu hala herkesin çok sevdiği unutulmaz bir efsane. Geçmiş dönem Devlet Bakanımız Sait Yazıcıoğlu da takdirle anılan küçük ağabeyim olur. Edebiyat öğretmeni ablam Leyla İleri ve eşi matematik öğretmeni Umur İleri’yi tanımayan var mı?

Babanızın memuriyet görevi nedeniyle doğum yeriniz olan Milas’tan Söke’ye göç ettiniz. O yıllardaki Söke ile günümüzdeki Söke’yi nasıl kıyaslıyorsunuz?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Biz aslen Trabzon Sürmeneliyiz. Babam Mustafa Yazıcıoğlu Söke İlçe Müftüsü olarak 1964 yılında Milas’tan Söke’ye atandı. Söke o yıllarda çok daha canlı ve komşuluk ilişkileri bakımından çok daha samimiydi. Şu anda inanın mahallemizi hatırlayınca tüylerim ürperiyor. O yıllarda trafik ve asayiş sorunu yoktu. Hafta sonları Söke’nin çıkışında bulunan Şarlak Mesire Alanı’na gidilir, uçurtmalar uçurulur, piknik yapılırdı. Kapılarda kilit yoktu. Geldiğimiz süreç itibariyle Söke büyüdü ancak çarpık yapılaşmayla büyüdü. Söke esasen küçük bir yer yürüyerek her yere gidilebilir ancak sokaklarımızda şu an yürümek bile mümkün değil. Şu aşamada sil baştan kentsel dönüşümle 115 bin nüfuslu Söke’nin önünü açmak için yeni bir Söke oluşturulmalıdır.

Yıllarca Söke’de çocuk doktoru olarak görev yaptınız. Çocuk doktorluğu çocukluk hayaliniz miydi?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Bizim dönemimizde hemen hemen her çocuk doktor, öğretmen ya da mühendis olma hayalleri kurardı. Aslında çocukken hiç de hasta olduğumu hatırlamam. Göz rahatsızlığımdan dolayı birkaç kez Aydın’a hastaneye gittik. O zamanlar doktora gitmek de bir başkaydı. Bayram çocuğu gibi tertemiz yeni elbiseler giydirilirdi bize hastaneye gitmeden önce. Ben hep çocuk doktoru olmak istedim, bu elbette çocuk sevgisinden de kaynaklanıyor. Çocuk ailelerimiz için bambaşka bir sahiplenicilikle benimseniyor. Anne sağduyusu ve şefkatini gözeterek ben bu mesleği daima severek yaptım. Belki çok para kazanamadım ama Söke’de ve görev yaptığım birçok yerde sayısız kez hayır dua aldım.

Eşiniz Kenan Özcan Söke’de siyasi kimliğiyle tanınan bir isim. Kendisiyle nasıl tanıştınız, görücü usulü mü?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Kendisiyle Söke Lisesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda tanıştık. O zamanlar 1980 öncesi her ne kadar siyasi eğilimler söz konusu da olsa hoş bir ortam vardı. Kenan, parasız yatılı olarak okuyordu. Kenan ile birlikte parasız yatılı okuyan öğrenciler şimdiki gibi elenmiş ya da torpilli değil kalbur üstü çocuklardı. Kenan çok iyi kompozisyon yazıyordu. Fakat ben de fen bölümü öğrencisi olmama rağmen çok iyi kompozisyon yazardım. Hep ‘10’ alırdım. Aynı sınıfta okumadık ama aramızdaki bu tatlı rekabet bizi bir araya getirdi. Kendisiyle 1981 yılında öğrenim hayatlarımız sona erdikten sonra evlendik.

Bu evlilikten 2 çocuğunuz var. Bize çocuklarınızdan ve mesleki kariyerlerinden bahseder misiniz?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Bilgisayar Mühendisi olan Kerem, ABD’de Siemens firmasında çalışıyor. Kerem evli ve bize 2 torun bağışladı. Kızım Ayşenur 29 yaşında ve halen bekar. Kendisi 1.5 yıl Güney Asya, Bangladeş ve Jacarta’da kimsesiz ve AIDS taşıyıcı çocuklar için gönüllü faaliyetler yürüttü. Daima insanlara faydalı olmak için gecesini gündüzüne katıyor. Bu kafayla giderse evliliğe vakit bulacağını da sanmıyorum.

“AĞABEYİM HER ZAMAN DOĞRULARI SÖYLERDİ AMA…”

Türkiye’nin sevip saydığı hatta hayatından birtakım kesitlerin TV dizisine çevrildiği ağabeyiniz Recep Yazıcıoğlu’yu bir de sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz, Çocukluk ilişkilerinden hayata gözlerini yummadan önceki tüm sürece dönük ilişkileriniz nasıldı?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Ağabeyim vefat ettiğinde 55 yaşındaydı. O’nu kelimelere sığdırmak zor. Kendisiyle aramız 10 yaştı. Recep ağabeyim, Sait ağabeyim ve Leyla ablama nazaran çok düzenli, tertipli biriydi. Kendisinde büyük bir güven vardı. Her yönüyle bizi koruyup kollardı. Mesela oynadığımız oyunlara bazen müdahale de bulunurdu. Top oynuyorsak topu en uzağa kim atabilir diye bizi teşvik ederdi. Mükemmeliyetçiydi, yapılan iş neyse en iyisini yapmak gerektiğini söylerdi. İlk kaymakamlık döneminde bize habire nutuk atardı, uyarırdı. Benle yapı olarak benzediğinden üzerime de düşerdi, üniversite yıllarında da sık sık tembihlerde bulunurdu. Hiç unutmam şu sözünü; “Okulun bitecek, seninle siyaset yapacağız” Ancak kendisi de siyaseti nasıl yapacağını bilmiyordu netice olarak siyasetin kurbanı oldu. O her zaman doğruları söylerdi ama insana her zaman doğruları söyletmiyorlar.

“AĞABEYİM DE ADNAN KAHVECİ GİBİ BU MEMLEKETE FAZLAYDI”

Ağabeyiniz Recep Yazıcıoğlu’nun talihsiz kaza sonucu vefatı nedeniyle türlü komplo endişeleri var. Siz bu konuda net olarak ne düşünüyorsunuz?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Çok şey söylenildi. Biz kazayı duyunca arabayla yola çıktık gidene kadar telefonumuz hiç susmadı. Yolda kazanın olduğu yerden geçerken hiç kaza olacak bir yer gibi gelmedi bana. 3 şeritli bir yol, bilemiyorum. Aracı kullanan şoförü sorgulamışlar ancak bir şey çıkmadı. Netice olarak daha birçok şey yapacak bir yaşta kendisini kaybettik. Net bir şey ortaya çıkmadı. Adnan Kahveci’nin de başına gelenler ortada. Hiç unutmam Adnan Kahveci 1993’te trafik kazasında hayatını kaybettiğinde Recep ağabeyim Söke’de bizimleydi. Recep ağabeyim Kahveci’nin vefatı için ‘O bu memlekete çok fazlaydı’ demişti. Ağabeyim de fazlaydı. Türkiye’ye 13 yıldır sayısız hizmetler kazandıran AK Parti’nin kuruluş döneminde teklifte bulunulduğunu biliyorum.

“BABAMIN ÇOCUKLUK YILLARINDAKİ ÖNGÖRÜLERİ BİR BİR TUTTU”

Bize babanız Mustafa Yazıcıoğlu’ndan da kısaca bahseder misiniz?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Klasik bir müftü duruşundan ziyade farklı bir insandı babam. Söke’yi sevdi, Söke de O’nu sevdi. Kendisi acayip bir öngörü sahibiydi, ağabeylerimin çocukluk yıllarındaki öngörüleri bir bir tuttu. Babamın bahsi açıldığında sık sık anlatılır. Henüz daha çocuk yaşlarında Sait ağabeyimi işaret ederek ‘Bunu Diyanet İşleri Başkanı yapacağım’ yine Recep ağabeyimi işaret edip, ‘Bunu da Vali yapacağım’ sözleri için diyecek söz bulamıyorum. Kaldı ki bu sözlerinden ötürü hayalperest olarak da nitelenmiştir. Mesela küçük ağabeyim Sait tıp tahsili istemişti ama babam ilahiyat eğitimi konusunda diretmişti. Nur içinde yatsın üzerimizde çok emeği var.

“AYDIN KABUĞUNU KIRMALIDIR”

Peki yıllarca çocuk doktoru ve en son çocukluk yıllarınızın geçtiği Söke’de Devlet Hastanesi Baş Hekimi olarak görev yapıyor olmanıza rağmen neden görevinizden istifa ederek siyasete girme gereksinimi duydunuz?

Selma Yazıcıoğlu Özcan; Çocukluk yıllarımda Merhum Başbakan Adnan Menderes’in idamına ilişkin o süreçte yayınlanan Hayat Dergisi’ndeki fotoğraflar sayesinde, dün gibi hatırlıyorum. Menderes’in idamına babam çok tepkiliydi. Babam, Menderes’in asılmasından ötürü mevcut yönetime muhalif tavrından ötürü sürgünlere gönderildi, görevden alındı. Siyaseten ailemizin sağ görüşü de babamın duruşu nedeniyle ortada. Netice itibariyle AK Parti’nin de duruşu bellidir. Fakat özünde babam demokrat bir adamdı. 1980’li yıllarda SHP’den bile millete hizmet edeceğine inandığı doktor bir adayı, ‘Bu adam memlekete hizmet eder’ diyerek desteklediğini iyi hatırlıyorum. Ben Aydın’a sağ-sol ayrımı gözetmeksizin hizmet etmek istiyorum. Nasıl ki ağabeyim yıllar önce Valilik yaparak Aydın’a hizmet etmiş ve kalıcı izler bırakmışsa kız kardeşi olarak ben de hizmete talibim. Aydın artık kabuğunu kırmalı, ortak akıl ile yönetilmeli. AK Parti kimilerince eleştirilse de Türkiye’ye büyük bir değişim yaşattı. Bu değişim artık tüm yönleriyle Aydın’da da hissedilmelidir. Eğitim, sağlık ve birçok alanda büyük değişiklik yaşandı. Yıllarca koalisyon hükümetlerinin bir sonraki yönetime bıraktığı enkazlar ortadadır. AK Parti bu millete hizmet odaklı siyasetin üretildiği bir yapıdadır.

“ÖZLEM ÇERÇİOĞLU POPÜLİST BİR SİYASETÇİDİR”

Türkiye’de son dönemde kadın siyasetçiler kısmen ön planda tutulmaya başlandı. Özellikle AK Parti milletvekili liste sıralamalarında kadın adaylara da öncelik tanıyarak farkındalık yaratmak istiyor. Bu bağlamda Aydın’da 30 Mart Yerel Seçimleri’nde büyük başarı sağlayan CHP’li Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nu hemcinsiniz olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özlem Çerçioğlu, popülist bir siyasetçidir. Yapılan hizmetlere karşı müthiş algı oluşturuyor. Sağlık Bakanlığı’nın evde sağlık hizmetlerine ben bizzat katılıyorum. Çerçioğlu’nun Aydın’da AYBA dahil yaptığı hizmetlerin kısmen AK Belediyeciliğin adeta bir kopyası olduğu da su götürmez bir gerçek. Ancak AYBA’nın hizmet götürdüğü bazı ev ahalisine parti kaydı şartı öne sürülmesi kulağımıza kadar geldi. Aydın Bölge Koordinatörü Fatih Akkentli içi dışı bir çocuk fakat Çerçioğlu, algı yönetimi noktasında fazla başarılı. Şu da var ki 30 Mart Yerel Seçimleri’nden sonra gözle görülebilir bir hizmet halen yok.

“MAL VARLIĞIMIZ AZ HAYIR DUA ÇOK”

Mesleki kariyeriniz dolayısıyla Aydın’ın Batı Bölgesi’nde ciddi oy potansiyeliniz olduğu öne sürülüyor. Kuşadası ve Söke’de Devlet Hastanesi Baş Hekimi olarak görev yapmanız size ve partinize olan teveccühü arttırabilir mi?

Çocuk doktoru olarak hastalarım ve personellerimle ilişkilerim çok samimidir. Kuşadası’nda görev yaptığım yıllarda yıkılacak olan hastaneyi derleyip toparladım. Hasta yataklarına kadar birçok eşyanın değişmesini sağladım. Söke’de de dahi hastaneye kadın elini değmiş olduğunun söylenmesi beni çok mutlu ediyor. Geçmiş yıllardan günümüze özel muayenemde dahi paralı-parasız faydamın dokunduğu hastalarımın sayısı bir hayli fazla. Siyasete de kadın elinin değmesi kısmen bir kriter ancak güzel işler yaptık. Söke Devlet Hastanesi’nde acil servisi büyüttük, yeni yollar yaptık. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi açtık, insanlarımız çok mutlu. Asosyal, ruh sağlığı bozuk birçok çocuğumuzu topluma kazandırdık. Bunlar elbette AK Parti Hükümeti’nin politikası ve destekleri sayesinde mümkün oldu. İdarecilik zor iş ancak benim kapım herkese açık. Birebir insanlarla ilgilenmek haz aldığım bir iş. İdarecilik yıllarımda kapımıza gelen kimseyi geri çevirmedim. Ben hasta ve çalışanlarımın mutluluğunu hep bir arada değerlendirdim. Tüm bunlar elbette bir teveccüh doğuracaktır. Personellerim bana ‘abla’ diye hitap eder. Bana ‘Oy vermeyim başhekimliğe geri dönsün’ diyen personellerimiz olduğunu biliyorum, sevildiğimi hissetmek dolaylı olarak da özgüvenimi artırıyor. Ben 4 yıl yöneticilik yaptım, aldığımız para belli. Söke’de bazı panjurlarının açılmadığı bir evimiz var. Bir de bir yazlığımızla İstanbul’da yeni aldığımız 1+1 dairemiz var, onunda yıllarca taksitini ödemekle yükümlüyüz. Mal varlığımız az hayır dua çok.

Halinizden şikayetçi misiniz?

Hayır, ben işimden ve durumumdan memnunum. Keyifli bir iş yapıyorum. Baktığım çocukların çocukları geliyor artık kucağıma. Hatırlarım eskiden Savuca ve Sazlı’dan çocuklarını tedavi ettiğim ve maddi yönden iyi olmayan kesim halen kendi çocuklarını başhekim olmama rağmen bana tedavi ettirebilmek için kapıma kadar geliyor Söke Devlet Hastanesi’nde. Ben onları anlıyorum, onlar beni. İllaki çocuklarına benim elim değsin istiyorlar.

“SOL PARTİ SEMPATİZANLARINDAN BİLE OY ALIRIM”

Söke ve Aydın için ne yapılmalı peki, siyasete atılmadan önce bu konulara da kafa yordunuz mu?

AK Parti’de Milletvekili aday adaylığımı duyurmadan önce Sait ağabeyime sordum, kendisi bana kendi kararımı kendim vermemin doğru olacağını söyledi. Son bir iki gün hatta bana göre gırgıra vurarak istihare namazımı kılmamı söyledi. Bana çevremden hep olumlu tepkiler geldi süreç dahilinde. Birçok insan samimiyetle destekçi olduğunu söyleyerek beni teşvik etti. İnanın sol parti sempatizanlarından bile oy alacağıma eminim. Söke ve Aydın için yapılması gerekenler belli. Öncelikle Aydın ortak akıl ile yönetilmelidir. Şu parti, bu parti ayrımı bir kenara bırakılmalı. Söke ve Aydın’ın tüm yönleriyle civar ilçelere nazaran geri kalmışlığı ortada. En basitinden nüfusu yüz binin üzerinde olan Söke’de halen Kadın Sığınma Evi ile Gençlik Merkezi’nin kurulamamış olması, Aydın’da istihdama katkı sağlayacak sektörel işletmelerin azlığı kanayan bir yaradır. Ben Aydın’ın bir an önce doğru hamlelerle artık kabuğunu kırmak zorunda olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda üzerime düşen neyse yapmaya hazırım.

“İLGİLİLERDEN HİZMETİ SÖKE SÖKE İSTEYECEĞİZ”

Peki ya seçilemezseniz…

Yıllardır Aydın’ın batı bölgesinde iktidar milletvekilimiz yok. Siyasetteki heyecan çok farklı belki hayal kırıklığına uğrayacağım ama Aydın ve batı bölgesi için bir şey yapabilirsek ne mutlu bize. Bu dönem Söke’de 6 aday adayı var. Benim sonuçta dönebileceğim bir mesleğim var belki hayal kırıklığım çok büyük olmayacak ama ben artık Aydın’a olan hizmetimin daha geniş kapsamda olmasını arzuluyorum.

Milletvekili proje mi yapar? Sizin projeleriniz nedir Selma Hanım?

Milletvekili genel ölçekteki sorunlara kanalize olarak çözüm üretir. Mesela Söke’de bir OSB’dir gidiyor. İl Genel Meclisi üyeleriyle kaymakamımız büyük emek sarf ettiler ancak katedilen mesafe ortada. Yıllardır öylece duruyor. Ortaklar OSB bile aldı başını yürüyor. Söke Çayı için yıllardır halen projelerden ibaret laflar var, öyle çirkin duruyor ki yanından geçerken utanılası bir durumda. Ben Söke Çayı üzerindeki dükkanların olmadığı yılları hatırlarım, her sene bir iki kişiyi ölüme sürüklerdi. Söke Çayı yıllarca mezbelelik olarak kullanıldı. Eskişehir’deki Porsuk Çayı modeli neden örnek alınamıyor. Bu belediyecilik işi ama artık Söke’de ve Aydın’da bir şeyler yapılsın. Biz üretilen projelere çözüm için katkı sağlamak isteriz. Vatandaş en çok milletvekillerinden hizmet istiyor.

Türlü polemiklerden ziyade Aydın’a kadın siyasetçi olarak katacağınız üslup farkı ne olacak?

Vatandaş, milletvekilinden daha çok iş takibi istiyor oysa kent vizyonuna katkı sağlamak gerekir. En son benim başhekimliği görevini yürüttüğüm Söke Devlet Hastanesi’nde su faturaları katı atığa bağlı olarak 3 kat arttı. Nerdeyse binde beş bine tekabül ediyor desek doğrudur. Bunu vatandaş da eleştiriyorsa burada bir düşünmek lazım. Polemik değil çözüme dönük eleştirilerimiz elbette olacak. AK Parti’nin kadın siyasetçilere verdiği önem ortada. Çerçioğlu, kısmen fakir fukaraya sosyal belediyeciliğin hizmetlerini ağır aksak sağlıyor ancak halk genel hizmetleri de iyi görüyor. Benim Kuşadası ve Söke başhekimliği görevlerimde çalıştığım kurumlara sağladığım katkılar ortada. Sağlık Bakanlığımızın da katkılarını yok sayamayız. AK Parti’nin iktidar gücü tüm yönleriyle Aydın’da her alanda hissedilmelidir. Bu noktada direkt müdahil olacağımız konular bellidir. İlgililerden hizmeti söke söke isteyeceğiz. 


Kaynak:

"Ağabeyim yaşasaydı birlikte siyaset yapacaktık", MURAT TAN, http://www.aydindenge.com.tr/siyaset/31/03/2015/agabeyim-yasasaydi-birlikte-siyaset-yapacaktik
Share:

En Popüler Yayınlar

ETİKETLER

17. Yıl (1) 1921 (1) 1939 Erzincan Depremi (1) 1990-2000 (1) 1999 seçimleri (1) 28 Şubat (2) 3Y Kuralı (1) 68 Kuşağı (1) 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1) 77. Yıl (1) Açık Kapı Politikası (2) Adana (1) Adana Bahçe (1) Adem-i merkeziyet (1) Ademi Merkeziyet (1) Adnan Kahveci (9) Afrika (1) Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu (1) Ağrı (2) Akçakoca (2) Akçakoca Kaymakamlığı (1) Alaca (1) Alaca Kaymakamı (1) Ali Aygören (1) Ali Coşkun (2) Ali Çoşkun (1) Ali Demirsoy (1) Alkol (1) Altın Yıllarında Tokat (1) Anayasa (2) Anı (1) Anılar (11) Ankara (2) Ankara Valisi Nevzat Tandoğan (1) Anma (1) Apartman Yöneticiliği (1) Ardanuç (1) Arkadaşları (1) Aşırı Merkezileşme (1) Atamalar (1) Atilla Şahin (1) Avrupa Birliği (2) Ay TV (2) Aydın (25) Aydın Havaalanı (1) Aydın Marangozlar Odası (1) Aydınlarımız (1) Ayhan Aykanat (1) Ayşe Kulin (14) Ayşegül Ünsal (1) Ayvacık (1) Bahçe (1) Bahçelievler Belediyesi (1) Bakanlık Sayısı (1) Bankamatik Valisi (1) Basın Toplantısı (1) Başbağlar (6) Başbakanlık (1) Başbaşa (1) Başhekim (1) Başhekimin Odası (1) Başörtüsü (2) Başpınar Köprüsü (4) Bekir Aksoy (1) Belediye Başkanı Talip Kaban (1) Besim Tibuk (1) Beşköy Beldesi (1) Betül Kocabay (1) Biga Kaymakamı Fatih Genel (1) bildiri (1) Bir Kent- Bir Adam- Bir Yorum (1) Bitmeyen Senfoni (1) Bolu (1) Bordro (1) Botanik (1) Bozdağ Kayak Merkezi (1) Bu Sistem Değişmeli (3) Butto (1) Bülent Ecevit (2) Bürokrasi (12) Bürokrasi Hastalığı (1) Bürokrat (1) Bürokratik Cumhuriyet (1) Büyük Tokat Oteli (1) Can Air (1) Cemal İncesoylar (1) Çadır (1) Çalıştay (1) Çanakkale (1) Çoğulcu Yapı (1) Çorum (2) Daimi Koçak (1) Daire Müdürleri (1) Dava (1) Demokrasi (10) Demokratik Cumhuriyet (1) Denetim (1) Deniz Baykal (1) Denizli (26) Denizli Belediye Başkanı (1) Denizli Depremi (1) Depolitizasyon (1) Deprem (3) Deprem Mühendisliği (1) Deprem Projesi (1) Destek (1) Devlet (1) Devlet Planlama Teşkilatı (1) Devlet-Millet İşbirliği Projesi (1) Devletin Bekası (1) Doğa Sporları (13) Doğa Sporları Festivali (1) Doğa Sporları ve Çevre Birliği (1) Doğa Tutkunu (1) Doğu Anadolu Araştırmaları (1) Doktora Tezi (2) Dost-Düşman (1) Dördüncü Murat (1) Düşünce Özgürlüğü (1) Düşünen Vali (1) Eğin (2) Eğitim (2) Ekonomik Kriz (1) Ekşisu (1) Eleştiri (2) Elvan Feyzioğlu (1) Erdal Beşikçioğlu (6) Ergan Dağı Kayak Merkezi (3) Ergan Dağı Projesi (1) Erozyonu Önleme (1) Erzincan (41) Erzincan Depremi (17) Erzincan Havacılık Taşımacılık ve Turizm A.Ş (Erhat) (2) Erzincan İl Özel İdare (1) Erzincan Kanunu (1) Erzincan Turizm (1) Erzincan Valisi Ali Arslantaş (1) Eserleri (1) Evlilik (1) Eyalet (1) Eyalet Sistemi (1) Eyüp Eroğlu (1) Faili Meçhul (1) Fatih Kılıç (1) Fatih Kısaparmak (1) Fatma Yazıcıoğlu (1) Fehmi Koru (1) Ferudun Çelikmen (1) Fıkra (1) Fikret Bila (2) Film (2) Fransa (2) Girişim ve Dayanışma Derneği (1) Girişimci Bürokrasi (1) Girişimci Bürokrat (1) Girişimcilik (1) Girokrasi (1) Girokrat (1) H. Aliyar DEMİRCİ (1) Haber (2) Hakem Devlet (1) Halası Meryem Yazıcıoğlu (1) Haliç Toplantıları (1) Halil İbrahim Özdemir (2) Halil Rıfat Paşa (1) Halim Gençoğlu (1) Halkın Yönetime Katılımı (1) Hammurabi (1) Hamur (2) Hamur Kaymakamlığı (1) Hantal devlet (1) Hasan Basri Aktan (1) Hatay (1) Havayolu Şirketi (1) Hayat Felsefesi (1) Hediye Kitap (1) Hızır Paşa (1) Hidroterapi (1) Hikmet Köksal (3) Hizmet Makamı (1) Hürsöz Gazetesi (2) Hüseyin Sipahi (1) IMF (1) IV. Murat (1) İbn Kemal Sempozyumu (1) İbrikçibaşı Hikâyesi (2) İçişleri Bakanı (1) İçişleri Bakanlığı Genelgesi (1) İdari Reform (1) İdris Küçükömer (1) İl İdare Kanunu (1) İl Sayısı (1) İlber Ortaylı (5) İlçe Meclisleri (1) İletişim (1) İliç (1) İmla (1) İnsan (1) İsmet Ülker (1) İstanbul (2) İstisna Vali (1) İsviçreli Bolongarden firması (1) İş Ahlakı (1) İşkence (1) Jeotermal (3) Jürgen Habermas (1) Kalkandere (2) Kalkandere Kaymakamlığı (1) Kalkınma (2) Kamu Yöneticisi Davranışı (1) Kamu Yönetimi Reformu (2) Kamuda Tükenmişlik (1) Kamuda Yeniden Yapılanma (1) Kanal 7 (1) Karakol (1) Karanlık Kanyon (3) Karasu (1) Karikatür (1) Kasım Özsoy (1) Kayıtdışı Ekonomi (1) Kaymakam Dizisi (1) Kazım Erdem Özsoy (4) Keban Barajı (2) Kemah (1) Kemaliye (9) Kenan Evren (3) Keşiş Dağı (1) Kırıkhan (1) Kızılay (1) Kişilik (1) Kişisel Gelişim Lideri (1) Kitap (6) Kitaplar (1) Konferans (1) Konuşan Vali (1) Konuşma (3) Koruma (1) Koşullanmama Hakkı (1) Köksal Pabuçcu (3) Köprü (15) Köprü Dizisi (16) Köprü Filmi (2) Köşe Yazısı (49) Kurtarıcı Beklemek (1) Kuvvetler Ayrılığı (1) Kütüphane Seferberliği (1) Laiklik (3) Liyakat (1) Mahalli idare reformu (1) Mahalli İdareler (1) Mahkeme (1) Mahmut Balcı (2) Makale (5) Makam Arabası (1) Mamudizim (1) Marmara Depremi (2) Mehmet Akif Bal (1) Mehmet Emin Ulu (1) Mehmet Kemal Yazıcıoğlu (11) Mektup (1) Melih Aşık (1) Memur (1) Merkez Valiliği (12) Merkezi İdare (7) Meryem Yazıcıoğlu (6) Mesai Arkadaşları (1) Mesut Yılmaz (2) Mezar Taşı (1) Milas (1) Milliyet (1) Minibüs (1) Motosiklet (1) Muğla (1) Muhalif Bir Yazar (1) Muhammet Negiz (6) Muhtar (1) Munzur Dağı (1) Munzur Dağları (1) Mustafa Yazıcıoğlu (7) Mülkiyeliler Birliği (1) Mümtaz Soysal (1) Müzakereci Demokrasi (1) Müzakereci demokrasi teorisi (1) Müzakereci paradigma (1) Nafiz Özmen (1) Nahit Menteşe (1) Ne Yan Yana Ne Karşı Karşıya (2) OHAL Valisi (1) Okul Yapımı (1) Organik Tarım (1) Orhan Öztürk (1) Osmanlı (1) Osmanlı Sistemi (1) Ozan Balcı (1) Ömer Faruk Ünal (1) Ömer Lütfi Mete (1) Ömer Yaşın (1) Örnek Vali (1) Özel İdare (1) Özel İdare Kanunu (1) Özgürlük (2) Özsöz Gazetesi (1) Pamukkale (1) Panel (1) Paraşüt (2) Paşabatıran (1) Paşayaylası Oteli (1) PDF (1) Phoma Recepii (1) Polis (6) Polis Devleti (2) Polislerin Yürüyüşü (1) Popülizm (1) Prens Sabahattin (1) Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara (1) Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil (1) Prof. Mustafa Said Yazıcıoğlu (11) Profesör Dr. Osman Altuğ (2) Protokol (1) Psaphellus Recepii (1) Radikal demokrasi kuramı (1) Radyo Programı (2) Rafting (7) Recep Tayyip Erdoğan (1) Recep Yazıcıoğlu (1) Recep Yazıcıoğlu Belgeseli (2) Recep Yazıcıoğlu Düşünce (1) Recep Yazıcıoğlu Düşünce Grubu (1) Recep Yazıcıoğlu Köprüsü (2) Recep Yazıcıoğlu Kültür ve Dayanışma Derneği (1) Recep Yazıcıoğlu Müzesi (1) Recep Yazıcıoğlu Örneği (1) Rize (1) Robinson Crusoe (1) Röportaj (5) Rusya (1) Rüveyda Yazıcıoğlu Durmaz (1) Sadettin Tantan (3) Sağlık Turizmi (1) Sait Yazıcıoğlu (2) Sansa Boğazı (1) Saydamlık Eksikliği (1) Sedef Kabaş (2) Sedef Kabaş ile Potreler (1) Selma Yazıcıoğlu Özcan (1) Seminer (1) Sempozyum (2) Sendikalar (1) Sıradışı Bir Vali Recep Yazıcıoğlu (1) Sigara (1) Sistem (2) Sivil Anayasa (1) Sivil Toplum (4) Siyaset (2) Sosyal Adalet (1) Söke (1) Söyleşi (13) Sözlü Tarih (1) Sözün Özü (1) Stajyer Kaymakam (1) Su Kayağı (1) Su Sporları (1) Susurluk (1) Sükuti Tükel (1) Süleyman Demirel (4) Süper Vali (2) Sürmene (2) Şarkı (1) Şemsi Denizer (1) Şevket Gültekin (1) Şiir (2) Taha Akyol (1) Tamer Aksoy (1) Tanıklar (1) Tansu Çiller (1) Taş Yolu (3) Taşra Örgütleri (1) Taşyolu (1) TBMM (1) Tebdil-i Kıyafet (1) Tebliğ (1) Teknik Devlet (1) Tembellik ve Beleşçilik Kültürü (1) Terör (2) Tez (2) Tınaz Titiz (2) Tiyatro (1) Tokat (45) Tokat Hava Yolları (1) Tokat Modeli (1) Tokat Özel İdare Uygulaması (1) Tokat Turban Turizm AŞ (1) Toplum (1) Toplumsal Barış (1) Toplumsal İnisiyatif (1) Toplumsal Uzlaşma (1) Trabzon (6) Trafik Cezası (1) TRT (1) Turan Yalçın (6) Turgut Özal (12) Turizm (1) Turizm Bakanı Ahmet Tan (1) Turizm Potansiyeli (2) Turizme Maya (1) Türban Krizi (1) Türk Hava Kurumu (1) Türk İdareciler Günü (1) Türk Modernleşmesi (1) Türkiye markası (1) Türkiye Turizm Ansiklopedisi (1) TÜSİAD (1) TV Programı (2) Twitter (1) Uçak (1) Uğur Mumcu (1) Üniversiteler (1) Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1) Vali (2) Vali Abdulkadir Demir (1) Vali Filmi (1) Vali Recep Yazıcıoğlu Kongresi (1) Valilik (1) Van Depremi (1) Vasiyeti (4) Vefat (18) Vefat Yıldönümü Mesajı (1) Vergi (2) Yamaç Paraşütü (4) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı (1) Yasa Tasarısı (1) Yasakçı Vali (1) Yavuz Donat (1) Yayla Turizmi (1) Yazmacılar Hanı (1) Yeni Erzincan Nasıl Kuruldu ve Niçin Bitirilemedi (1) Yeni Şafak (1) Yerel İdareler (4) Yerel Yönetimler (10) Yerel Yönetimler Reformu (1) Yerel Yönetimler Yasa Taslağı (1) Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi (1) Yerelleşme (2) Yetki (1) Yıldırım Akbulut (1) Yılmazlar Köyü (1) Yolsuzluk (2) Yöneticilikte Örnek (1) Yönetim (1) Yönetim tarzı (1) Yönetime Politik Etkiler (1) Yüksek Lisans Tezi (1) Zeki Demirbaş (1) Zenci (1) Ziya- ül Hak (1) Ziyaretçi (1)

Translate


Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!... İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar. Yahya Kemal Beyatlı

ÖĞRENMEYİ SEVMEK

"Bilgiye sahip olarak doğmuş birisi değilim. Yalnızca öğrenmeyi ve öğretmeyi seviyorum."
Konfüçyüs

"Bilgi, ahlaki hareketten kalan şeydir."
Nurettin Topçu

Bu Blogda Ara

Link list 3