Resul Tosun: Türkiye'nin büyük kaybı
6 Eylül 2003
Recep Yazıcıoğlu Türkiye'nin gündemine ilk kez Tokat Valiliği sırasında girmişti. Gazeteler kendisinden övgüyle bahsediyordu. Tokat'ın altını üstüne getiriyordu. Ben de Tokatlıyım.
Merak ettim kalktım Tokat'a gittim. Tarihi tam olarak hatırlamıyorum. 1988 ya da 89 olabilir. Valiliği ziyarete gittim. Özel kaleme valiyi ziyaret etmek istediğimi söyledim. Orada oturan sekreter, "İçeride, buyurun" dedi. Randevun var mı dur bi haber vereyim falan yok. Doğrudan beni içeri davet etti. Duymuştum kapısının herkese her zaman açık olduğunu ama bu kadar sorgusuz sualsiz valinin huzuruna çıkış doğrusu alışmadığımız bir şeydi.
Bir saat kadar sohbet ettik. Ama bu bir saat içinde ihtiyaç sahipleri girip çıkıyor ve hepsinin işini de anında bir telefon talimatıyla hallediyordu.
Tokat'a 4 yılda 50 yılda yapılan bütün hizmetlere denk hizmet vermişti. Bunu nasıl başardığını da konuşmuştuk. Kısaca vali işi mahallinde hallettiğini söylüyordu. Mesela diyordu, "Köy Hizmetleri Müdürlüğü'ne çimento demir lazım. Bakıyorum öteki müdürlüklerde çimento var, demir var. Onları alıp Köy Hizmetleri'nin işini görüyorum. Diğer müdürlüklerdeki ihtiyacı da aynı yöntemle karşılıyorum. Mevzuata uygun halledeceğim desen bir evrakın Ankara'ya gidip gelmesi 6 ay sürüyor. "
Yazıcıoğlu mahalli idarelerin güçlendirilmesini savunuyordu. Sistemin aksaklıklarını kendisine has mizahi bir üslubuyla anlatıyordu. Hakikaten zıpkın gibiydi. Tokat'ta efsane adam olmuştu.
Bir gün tebdili kıyafet traktör şoförü olarak şehre giriyor ve hakkında şikayet bulunan polisleri, bir başka gün hastane başhekimini yine tebdili kıyafet suçüstü yapıyordu. Tam bir halk adamıydı.
Daha sonra Yazıcıoğlu sisteme yönelik eleştirileriyle gündeme gelmeye başladı. Erzincan Valisi'ydi bir gün Etimesgut Havaalanı VIP salonunda karşılaştık. Kendisine, "Sen bir valisin, bir vali olarak sistemi bu kadar açık bir dille nasıl eleştiriyorsun? Seni hiç ikaz etmiyorlar mı?" dediğimde, "Herhalde konuşmamı istiyorlar" şeklinde yarı şaka yarı ciddi cevap vermişti. Ama 57. hükümet Yazıcıoğlu'na fazla dayanamadı. Merkeze çekti.
AK Parti iktidarında valiler kararnamesi hazırlanmadan önce kardeşi Ankara Milletvekili Mustafa Said Yazıcıoğlu'na Recep Bey için aklından geçen çok önemli bir mevkii düşünüp düşünmediğini sorduğumda onun yine valiliği tercih edeceğini söylemişti.
Yazıcıoğlu özgür düşünen, düşündüğünü de fütursuzca ifade edebilen sıra dışı bir valiydi. Benim ilgimi valiliğinden çok sistemin aksaklıklarını giderek önerileri çekiyordu. Yönetimde istikrar için köklü değişiklikler yapılmasını savunuyordu.
O da başkanlık sistemini savunanlardandı.
O sıradan bir vali değildi. Düşünen ve ulusal çapta çözüm üreten bir valiydi.
Doğrusunu söylemek gerekirse devlet Recep Yazıcıoğlu'ndan gereği kadar istifade etmedi. Ama edebilirdi.
Etme imkanı vardı. Lakin Yazıcıoğlu'nun yolunu Ankara'ya gelirken, o meş'um trafik kazası kesti.
Dün bu yazıyı yazarken beyni ölmüş ama henüz ruhunu teslim etmemişti. Doktorlara sordum, dönüşü yok denecek kadar zor dediler.
Kendimi öz kardeşimi kaybetmiş gibi hissettim.
0 yorum:
Yorum Gönder