10.06.2004
Bu lafı iyi anlamak lâzım: -Ölürsem, mezarıma; "Hür, demokrat, adam gibi bir memlekette yaşayamadan gitti" diye yazın!.. (*)
Bu sözü, Recep Yazıcıoğlu; daha önce hanımı ile birlikte geçirdiği bir trafik kazasında, ölümden dönünce söylemiş... Aynı fuarın ayrı standlarında kitap imzalamaktan gayri yakınlığımız olmadı hiç rahmetliyle. Fakat bu sözü üstüne; rahat olamayan insanları düşündüm...
Her an dağıtılan evini toplamak için didinen annelerin "bana hiç rahat yok mu" diye feryat edişini düşündüm önce. Sonra sağlık, ve gıda, ve temizlik, ve eğitim, ve kültür, ve çevre, ve estetik, ve barış, ve huzur, ve adı her ne ise telaşlanılabilinecek bütün alanlarda koşturan (bazı) insanların terleyişini düşündüm...
Farkında mısınız bilmem; durmak için, tembellik için, uyuşmak için iki sebep olabilir ancak... Birincisi; düzen-sistem kusursuz hale getirilmiş, ayak basılan topraklarda eksik-gedik kalmamış, ve yaşadıkları cemiyette yapılabilecek bütün işler bitirilmiş olan insanların halidir... İkincisi ise; hiçbir eksiği görmeyen, görse de umursamayıp; "bana ne, başkası yapsın" diyen vurdumduymazların hali!..
İlkini yaşamış atalarımız. Kanuni Sultan Süleyman han zamanında. Değil insanların, hayvanların bile sıkıntı çekmesine engel olunmaya çalışılmış o dönemde. "Kışın dağlarda aç kalan kurtları doyurmak" için, veya "çalışırken sakarlık yapan hizmetçilerin verdiği zararı tazmin etmek için" bile vakıflar kurulmuş... Çünkü büyük sultan, doğru seçimi yapmış; yetmiş küsur yaşına kadar at üzerinde yaşadığından tahtında rahatça oturamamış... Fakat bu muhteşem dönemde, özellikle İstanbul halkı ağlıyormuş...
"Bundan daha güzel nasıl yönetilebilinirdik ki? Daha zengin, daha düzenli ve daha huzur içinde nasıl olabilirdik ki? Demek ki dünyanın sonu geldi çattı, yakında başımıza kıyamet kopacak" diyerek...
Fakat kendi başşehrindeki insanlar bu kadar rahat olan padişah 70 küsur yaşına kadar at üstündeymiş, ve Almanya içlerine kadar Avrupa'yı, ve Asya ile Afrika'daki büyük toprakları ıslah ve imar etmeye çabalıyormuş...
.....
Yapılacak bir tek iş bile varken, ve en yakınımızdan en uzağımıza kadar yeryüzü huzur bulamamışken, bazı insanlar rahat edemiyor ve edemeyecekler de... Fakat, işte böyle/benzer şahsiyetlerin ardında açılan izden yürüyor çoğu insanlar...
Biliyor musunuz, bu yazı merhum Vali Recep Yazıcıoğlu için bir methiye-güzelleme değildi. (O zaten insanlar için yaşadı ve ardında da on binlerce kendisini seven kişi bıraktı...) Bu yazı biz içindi... Bu yazı "sen" için, ve daha da önemlisi "ben" içindi bu yazı!.. Hani biraz daha "rahatsız" olalım diye çevremizden ve içinde bulunduğumuz şartlardan... Ve bu rahatsızlığın dürtüklemesiyle (ama, sırtüstü yatıp şikayet etmeyi hatırımıza bile getirmeden) ayağa kalkıp yürümeye, ve hatta koşmaya başlayalım diye...
İşte bu yüzden; demiştim ya en başta: Şu lafın içindeki rahatsızlığı iyi anlamak lâzım:
"Ölürsem, mezarıma; hür, demokrat, adam gibi bir memlekette yaşayamadan gitti, diye yazın!.."
Yazdılar mı, vasiyetini yerine getirdiler mi, onu bilemiyorum...
.......
(*) Uzm. Dr. Köksal Pabuçcunun derleyip/hazırladığı Adam gibi vali Recep Yazıcıoğlu isimli kitap 218 sayfa...
Kaynak: https://www.turkiyegazetesi.com.tr/Genel/a207774.aspx
0 yorum:
Yorum Gönder